27 Şubat 2009 Cuma

24. Lema 1. Hikmet

Hanımlar Rehberi
Yirmidördüncü Lem'a
Tesettür hakkında
(Onbeşinci Nota'nın İkinci ve Üçüncü Mes'eleleri iken, ehemmiyetine binaen Yirmidördüncü Lem'a olmuştur.)
(ayet) ilâ âhir... âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefihe ise, Kur'anın bu hükmüne karşı muhalif gidiyor. Tesettürü, fıtrî görmüyor, "bir esarettir" diyor. (*)
(*): Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan lâyiha-i Temyiz'in müdafaatından bir parça:
"Ben de Adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üçyüz elli senede ve her asırda üçyüz elli milyon insanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikî ve hakikatlı bir düstur-u İlahîyi, üçyüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üçyüz elli sene zarfında geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rûy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir!.."
"

aş. insanlar zannediyorlar ki, tesettür bu yeni dönemin bir sorunu. sanki ayetlerde bu mesele açık değilmiş gibi algılıyorlar. o kadar açık ki bu mesele. hür olan herkes tesettürlüdür, esir olan insanlar tesettürlü değildir. şimdi bu tersine dönmüş. sanki zorla insanlar ortaya çıkmış da zorla örtüyorlar.

çok ilginç. en hakikatli ilahi bir düstur diyor. ve bu 350 bin tefsir tarafından böyle yorumlanmış. islam geleneğine baktığımız zaman, tesettür emri var mıdır, tartışması yapılmamış. son zamanda bu türedi. aslında 1350 senelik bir umumi kabul var. ayetlerde netlik yok, veya hadiste muğlaklık varmış. kimse bunu tartışmamış.

ak. meselenin önemini vurgulamak için, üstadın hüküm giydiği tek mahkeme tesettür risalesiymiş.

amç. evet, medeniyetin problem ettiği şey, kadını değiştirmek. kadını değiştirdiğin zaman, medeniyet anlayışı değişiyor. tesettür sadece 1 metrelik bir kumaş değil, tüm bir medeniyet transformasyonu olarak görüyorlar bunu.

aş. şapka üzerine devrim yapıldı ama mesele bitti. fakat tesettür yasağı hala devam ediyor. hatta kanun olmadığı halde yasak devam ediyor.

rm. medeniyetin algısı şöyle: örtüyorsa, kadını engelliyor. halbuki bizim inancımız bunun tam tersi.

aş. batı medeniyeti kadının üzerinde oynuyor aslında. yahudiler, kendi kızlarını ön plana çıkartarak, medeniyeti sefihleştiriyor. toplumu şahsiyetsiz, kişiliksiz bir hale getirmek için kadınları kullanıyorlar.

hristiyanlıkta ve yahudilikte de tesettür var.

amç. ruhaniyetinde var. fakat şu an batı dediğimiz bu değil.

aş. bir dizi takip etmiştim, batı medeniyetini gösteriyordu. baştan sona, cinsel problemler var. bir doktor filmi. tamamen cinsel problemler, küçük çocuklardan yaşlı adamlara kadar.

hş. freud'un kafası.

aş. kadınların erkelşmesi, erkeklerin kadınlaşması, kadınlar bir zaman hakim oluyor amazon döneminde. sanki bir medeniyeti değiştirmenin en önemli unsuru, kadını kullanmak.

rm. kadını orada metalşatırıyor.
yy. eski yunan heykelleri hep yarı çıplaktır.
aş. çıplak bacak meselesinde, akrabalık bile ihmal edilebiliyor. alamet-i farika olmadığı için insan, aile içi ilişkilere de gidiliyor. neticede, ahlakı tamamen ortadan kaldıracak bir şey. ahlak bitince, kudsi bir şey kalmıyor.

ak. bir de şu var: medeniyetleri anneler kurar. eğer bir medeniyeti ifsad etmek hedefindeyseniz, o zaman önce anneleri bozmak zorundasınız.

yy. tüketilen bir nesne konumuna geliyor.

aş. mağazalar çoğunlukla kadına hitap ediyor.

yy. birbiriyle yarışmak zorunda kalıyor. bir iş yerinde 100 erkek çalışsa, kimse kimseden rahatsız olmaz. ama iki bayan koyun, birbiriyle çekişiyorlar , kıyafet üzerinden.

aş.tesettürlü bir kadın senin dünyana dünyevilik çağrıştırmaz. fakat kadın açtığı anda tamamen dünyayı anımsıyorsun. dünyayı güzel bir kadına benzetir hadislerde. yaklaştıkça, yaşlılaşır. iki adam geliyor, kadın onlarla ilişki kurmaya çalışıyor. biri kaçıyor. kadın daha çok üzerine gidiyor. dünya da öyledir diyor. siz kaçtıkça peşinizden gelir.

amç. kaçan kovalanır şeyi var. kadınlar için bu geçerlidir. hep ayılara gidiyorlar deniyor ya. bu analojiyi destekliyor. sor mesela, nasıl bir profil istiyorsun. son derece kibar, özenli. seçimine bir bak, hiçbir alakası yoktur.

aci. bir fıkra anlatayım. yavru köpek kuyruğunu kovalıyormuş. bir türlü yakalayımoyr. sonra yaşlı bir köpek görüyor, bu kuyruk nasıl yakalanır diye soruyor. ne zaman kovalamayı bıraktım, peşimden gelmeye başladı, diyor.

aş. burada tesettüre vurgu yapmamız lazım. tesettürsüzlük dünyevileştiriyor. rızkı zevki veren allahtır. fakat kadındaki o cazibe nazarları kendi üzerine çekiyor. insan sanki oradan lezzet gelecekmiş gibi onu kaynak olarak görmeye başlıyor. kudsiyet orada düşüyor. bu yüzden kudsi demesi bana ilginç geldi.


" Elcevab: Kur'an-ı Hakîm'in bu hükmü tam fıtrî olduğuna ve muhalifi gayr-ı fıtrî olduğuna delalet eden çok hikmetlerinden, yalnız "dört hikmet"ini beyan ederiz."

mk. şöyle soralım soruyu: kadınlar esaret mi görüyor, biz nasıl görüyoruz? kapalı kadınla açık kadını? esir mi görüyoruz, yoksa serbest mi görüyoruz.

aş. o da bir göstergedir yani. tesettürsüzlük erkeğin problemidir.

yy. kadın kendi aralarındayken de tesettüre uymalı. hatta insan olmasa bile, meleklerden utandıklarından yine tesettüre uymak zorundalar.

aş. kızılderililerin eski resimleri, boydan boya giysilidir. medeniyeti sefihe eski insanları çizerken, onları çıplak çiziyor. onları hayvan gibi göstermeye çalışıyorlar. nereden biliyorsun sen öyle olduğunu? 3000 yıl önce insanların nasıl giyindiğini nereden bilebilirsin? delilin yok. sürekli çıplak, elinde mızrak. kızılderili dediklerimiz de aslında çıplak değil. genellikle. fakat onlar arasında da bir tercih meselesi var.

mk. biz tesettürü nasıl görüyoruz? batı toplumunda tesettürle, tesettürsüzlüğü ayırt edebiliyor muyuz?

ak. biz sokağa çıktığımızda olmamız gereken yede oluyoruz. onlar sokağa çıktığında olmaması gereken yerde oluyorlar. biz onların bu iki halini ayırt edemeyiz.

yy. iki hanım önünden geçiyor. sen müslüman veya bir erkek olarak, nasıl algılıyorsun? onu mu soruyorsun.

ak. beğenebilirsiniz, onda bir sorun yok. çünkü olmaması gereken yerde olmaması gereken şekilde duruyor.

rm. sizin zihninizde tesettürlü kadın imajı nedir?

aş. sokağı değil, bizim nazarımızı eleştiriyor.

rm. ben zor olanı tercih etmiş kadın imajını düşünüyorum.

aş. bazı arkadaşlar, tesettürlü olmayanı tercih ediyor. bürokrasideki kariyerinden dolayı. bunu söylüyor. bunu küçük bir eğilim sanıyoruz, fakat belki büyük bir eğilimdir bu.

mk. fakat bu bir zaaf.

aci. bunu genelleştiremezsin.

aş. topluma yansıyor senin bu isteğin.

aci belki başka bir sebeple bunu yapıyor. belki arzusu, ileride çevirmek yönünde.

mk. boş verin, şu gençler nazarıyla bakalım. ben evlenmek istiyorum. bana hangi profil cazip geliyor? benim medeniyet anlayışım hangileriyle örtüşmüş? biz de gerçekten bakıyorum, hangisi bana cazip geliyor? ya da ben tesettürlü bayanlarla görüştüğümde, onları gerçekten sümüklü pasaklı veya esaret içinde mi görüyorum? onları ikinci sınıf mı görüyorum? bu bir tercih. ben ne kadar risaleyi elimde tutsam da, medeniyet tercihlerimizde esas orada çıkıyor.
aş. kendime soruyorum: hanımın tesettürlüyken, çarşaflı mı olmasını istersin, yoksa diğer türlü mü?

amç. bu seni rencide eder mi?

aş. bundan rahatsız mı olurum, yoksa rahat mı olurum?

aci. ikisi aynı şey değil. lütfen saptırmayalım.

amç. şekilsel anlamda demiyor. hanımın tercihine karışabilir miyiz? hayır. kadın iki yıl sonra, ben çarşafı tercih ediyorum dedi. onu engellemeye hakkımız var mı? ben iki sene sonra, ona tepki gösteriyor muyum? yoksa rahat mıyım?

yy. ya örtüyü çıkartmak isterse?

amç. o ayrı bir çizgiye kayar.

hş. konuya farklı bir açıdan bakacağım. resulullah diyor ki, siz sakalı bırakın. fakat belli bir uzunluğa kadar bırakın. yahudilere benzemeyin. muharrem ayındaki orucu 10. günü tutmayın, diyor. bir şeye benzememek. bazen toplumdaki imaj, dindarlar için de, önemli. şu anda böyle bir dert var. ona benzememek için isteyebilirsin. bu o yüzden iyi bir örnek edğil. çok farklı bir algı var. çarşaflılara karşı imaj çok farklı.

aci. bırak çarşafı, bunlar tartışılacak şeyler değil. bir kesim bir marka alıyor diye, ben onu almak istemiyorum. herkesin altında aynı araba var. o gruba dahil olmamak için, araba için dahi bunu yaparken, bu da olabilir. önyargıyla bakılan bir mesele.

aö. önyargısı ne?

hş. radikal, aşırılıkçı anlaşılıyor.

aö. bu makul bir gerekçe olmadığı açık.

mk. suç bende, topluyorum. ana konu şu: tesettür biz erkekleri ilgilendiriyor mu, ilgilendirmiyor mu? bu açıdan bu konuyu okuyalım.

amç. bir tanımlama yapıp devam edelim mi? tesettürü bir şekil olarak değil, zihniyet olarak tanımlayalım. başörtülü tesettürsüzlük de var.

aci. ben de katılıyorum bu arkadaşa.

aş. tabiat risalesinin arkasından gelmesinin hikmeti var. esbabperestlik eleştiriliyor. tesettür şekle indirgenmiş olarak algılanıyor. tesettür, kendisine verilmiş olanı sahiplenmemesiyle ilgilidir. kadının kendini setretmemesi, erkeğin de setretmemesi gerekiyor. erkek kendisine ikram edilmiş olanı, başkasına sende yok, bende var anlamında empoze ediyorsa, tesettürü bozmuş olur. kadın için de aynı şey geçerlidir. isterse tesettürlü olsun, çaraşfın içinde de olsa, bu olabilir. kıyafette takılmış olmayız o zaman.
açık olur başı ama, seni cezbetmiyor. ama öbür yandan tesettürlü oluyor, ama cinselliği tahrik eden bir tavırda oluyor. bir bedevi görmüştüm, sipsiyah giyiniyor, burkası da var, ama gözleri o kadar çekici ki, herkes ona bakıyor.

mk. buna laf söylenemez.

aş. kadın uyuşturucu kullandığını söylüyor.

aci. orta yol bulunmuştur.

aş. tesettürün tabiat risalesinin arkasından gelmesinin hikmeti budur. allahın sana verdiği nimeti, başkasının üzerinde üstünlük kuracak şekilde kullanmamak manasındadır. insan niye tesettüre girer? allah emrettiği için, yani allahın ona verdiği ziyneti korumak için girer.

rm. dolayısıyla üstündeki kıyafetin önemi yok: peçe de olur, başörtüsü de olur. o kastedilen mana doluyorsa, önemli olan o.


" Birinci Hikmet: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünki kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için, fıtrî bir meyli var. "

aş. bunu gel batıya anlat. batılı zihniyet bunu kabul etmez.

amç. kabul ediyorlar artık: "desperate house wifes" güçlü kadın imajının acayip bir şekilde çökmesi. psikologlarda ve güzellik salonlarında çok paralar harcamaları. mehmet can diye bir hoca vardı. diyordu ki, batıdaki kadınlar koca diye ağlıyor diyordu. bir aslanı kedileştirdiler, o kedi canlarını sıkmaya başladı. etilerdeki kadının, mardinden gelmiş muslukçuya hayran olması olayı. o çok daha bariz ortaya çıkmış durumda. batı diyor ki, bekaret ayıp değil artık. aile önemli kurumdur, kurarsanız şöyle getirileriniz olacak. o işi tekrardan ihya etmeye çalışan çabaları var.

yy. bir ülkede, peluş oyuncaklar var ya, cinsiyeti belli olmayan. onların çocuklara izlettirilmesi, cinsel kimlik açısından zarar veriyor.
bu yüzden bunlar yasaklanmış. kız kız gibi, erkek erkek gibi davranmayı öğrensin.

aci. iki bayan rekabetten sözediyorlar. eskiden kadınlarla rekabet ediyorduk, şimdi erkeklerle rekabet ediyoruz. erkek gördüğü adam, eşcinsel çıkıyor.

aş. o çok yaygın bir şey aslında. %50'ye yakın üniversitelerde eşcinsel olduklarını söylüyorlar.

bu cümlenin anlaşılması, bizim batı zihniyetiyle ne kadar içli dışlı olduğumuzu gösterebilir:
"kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından"
bir seminere gitmiştim batıda. orada islamın kadına bakışı konusu geldiğinde, hoca utanır gibi oldu. erkekler biraz sıkıştırdı. erkeklerin gözünde siz nasılsınız biliyor musunuz diye sordu. kadınlar dedi ki, onların nazarında bir bez parçası kadar değerimiz yok. erkekleri destekleyeceklermiş gibi görünürken, tam tersine islamın kadına bakışını daha fıtri buldular. bunlar dindar insanlar değildiler.

rm. genele yaymıyorum ama bizim kullandığım lügata giren bir söz vardır: kadın erkeğin elinin kiri gibidir.

aş. batıda kadınlar zokayı yediler şimdi geri dönmeye başladılar. fakat bizde bu henüz daha yeni çıkıyor. biz de çalışacağız, biz de erkeklerle rekabet edebiliriz. bir de şöyle düşünelim. biz kadını bu manada mı görüyoruz, yoksa onlar da bizim gibi mi görüyoruz?

amç. erkeğin o nazarını da süfli ve ilkel nitelendirme gibi bir yanlış da var. normal bir erkeğin, kendisini çok şehvani bir tavra götürecek bir görünümü de, "ay iğrenç hayvansız" gibi, aşağılıyorlar. bu son derece normal bir durum. buna tepki vermiyorsa erkeğin erseniklik dediğimiz duruma yakınlaştığını düşünmek lazım. görüntü erkeği cezbediyor, fakat o cezbolma, erkeğin aşağılanma algısına konulmasına sebep oluyor. abdullah onu çok güzel ifade etti. sen o dizi açtığında, ona biri bakar.

aş. insanın açık bir şeye karşı şehvet duymaması, sen plajdaki insanlara ilgi duyma, sen cinselliğini öldürmüşsen problem sende. insanın etkilenmesi normaldir.

"kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç "
gerçekten kadın nazik ve zayıf yaratılmış. bir erkeğin kendisini himaye etmesine muhtaç olduğunu kabul ediyor muyuz? genel zihniyette bu yok. bu ama aslında batının bir sorunu. doğuda böyle bir sorun yok. kadınlar gerçekten bir himaye isterler. hindistanda 40 milyon kadın, kocasını kaybettiği için, toplumdan dışlanmış şekilde, belli evlerde kalıyorlar. orada onların dul kadın olduğunun ortaya çıkması lazım. o kadınların çok ciddi bir sorun teşkil ettiklerini söylüyorlar. sığınacak bir evi olsun da, her türlü sıkıntıyı kabullenecekler. kendi izlenimim, öğretmenlik yaparken bunu hissediyordum: kızla erkeğin flörtleştiğine bakıyordum. kız sürekli, sığınmacı, erkek de sürekli korumacı bir tavır. fırat orada bariz görünüyor. erkekte korumacılık var, kadında sığınmacılık var.

aci. himaye ve şefkat eden diye eklemek lazım.

aş. tabi şefkat olmazsa, sahiplenme olur. bunu şimdi anlatabiliriz. fakat genelde bu kabullenilemeyen bir şey. ben kimseye muhtaç değilim diyor kadınlar. ben ona muhtaç mıyım diye. özellikle maddi olarak çalışmak istemeleri, erkeğe karşı güç kazanmak arzuları.

aci. tek başına kadının böyle bir duyguya sahip olması, sadece kadının suçu değil.

yy. kadının değerli olması, sadece para kazanması olarak görülmesi, ev işleri basit bir iş gibi algılanınca, o da kendini değersiz görür.

amç. erkeğin de onu mağdur ettiği durumları gözardı etmemek lazım. örnek üzerinden değil de, kavrama bakalım.

vaka bazlı gitmediğimiz için, ideali çizerek gidiyoruz.

rm. bir yerde gerçeği de görmek lazım. tesettür kadının değil, erkeğin problemi.

aş. tabi, asıl sorun, erkeğin kadınlaşması.

rm. kadın sahaya inmek zorunda bırakılmış.

aş. 18. yy'da zorla kadınlar çalıştırılmış.

rm. ister istemez, rekabet eder pozisyona geldi, kendine has özelliklerini yitirdi, erkekleşmeye başladı.

yy. geleneksel olarak, kırsaldaki kadın ekonomik olarak erkekten çok daha fazla iş yapar. bağ bahçe, hayvancılık, ev işleri. kadınsız erkek bitmiştir. sorun şehirleşmeyle beraber, dört duvar arasında kadının yapacak iş bulamaması.

aci. bunu kadınlar duymasın.

yy. öyle ama, öyle ki, evi temizlemek bile zorlarına gidiyor. ona bile dışarıdan kadın getiriyorlar.

"kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek."

aş. açık saçıklığın özünde, bir ilgi ve iltifat beklemek vardır. bu zaafın bir göstergesidir. sokağa baktığınızda, bakan kişi için, kadının kim olduğu önemli midir? yok. o zaman kim olduğunu bilmiyorsun, senin de kim olduğuna önem vermiyor, onun tek derdi var, hayvanlık. değerli olmak istiyorsan, tesettüre girmen gerekiyor. öte yandan, senin sadece bedenine değer veriyor. fakat o kadın, kendine değer verilmesi için onu yapıyor. onların böyle bir fıtratı olduğunun da bu bir göstergesidir. kadın ilgi çekmek, himaye edilme duygusunu bu şekilde tatmin ediyor. üniversitelerde saf kızlar, çok açık giyiniyorlar. çünkü arkadaşlık ilişkisi kuramıyorlar, himaye isteği de var, onu o şekilde tatmin etmeye çalışıyor.

"Hem kadınların on adedden altı-yedisi ya ihtiyardır, ya çirkindir ki; ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. "

aş. gerçekten öyle, özellikle medyada. erkekler artık kadın beğenmiyor, çünkü afişlerde çok acayip profiller çizildiği için, evleneceği kadına baktığında onlarla ölçüyor. genele göre bakmıyor.

rm. kadınlar için de çok büyük bir sıkıntı oluyor.

aş. hepsinin vücuduyla ilgili bir sorunu vardır. o yüzden terapiye gitmek zorunda hissediyorlar. herkes kendini çirkin gibi görmeye başlamış. aslında bu dönemde tesettür daha önemlidir, normalleşmek açısından.

rm. eğer o afişlere, normal kadınlar koysalardı, kadınlar ondan rahatsız olmazdı.

is. eskiden toplu şişman kadınlar azmış, o zaman bu bir değermiş.

amç. bir gram et, yüz ayıp örter lafı.

is. o güzellik algısı, değişebilir.

aş. fakat şu belli ki, kadın kıyaslama yaparak, güzellerin yanında çirkin görünmek istemeyecektir. kadınların gerçekten belki onda 6'sı değil, onda 9'u çirkin görüyordur.

ak. ben bunu algılayamamıştım, erkek nazarından bakınca, tam tersi gibi görünüyordu, fakat kadın nazarından bakınca, evet öyle görünüyor.

mk. insanların kendini beğendirmek arzusunu allah vermiş. ötekisine de beğenme duygusunu. fakat tesettürsüz olduğu zaman, bu sefer, kadın kimliğiyle değil, cismaniyetiyle muhatap olmaya başlıyor. en güzel kadının bile bir tarafında bir yamukluk vardır. bu sefer o noktada takılıyor. o beğenilme duygusunu, oraya mı bakacak diye, halbuki kimse bilmiyor, bu sefer o problem oluşturuyor. tesettürle beraber, insan bir kimlikle muhatap olmaya başlıyor. bu sefer de, belirli bir saygınlık, mesafe çıkıyor. nice fiziki olarak çirkin kadınların, o şefkatli sıcak fedakarane tavırlarıyla çok güzel yönleri var.

aş. kişi cinsellikle değil, kişinin kendisiyle odaklanmaya başlıyor. bu da toplumdaki çarpıklıkların düzelmesi için vesile olacak. insanlar bedenine göre değil, kişiliğine göre birbirine muhatap olacaktır.

aci. bir kadın, cismiyle beğenilmekten başlangıçta hoşlansa bile, sonra hoşlanmayacak kişilik olarak muhatap olunmayı arzu edecek.

aş. bedene dikkat edince adam, yarın başka bir beden hoş gelebilir. o yüzden, çok güzel kadınlarla evlenenler 6 aydan uzun sürmüyor çoğunlukla evlilikleri. başka bir beden görüyor, bunu unutuyor. çünkü eninde sonunda bir kusur çıkıyor.

mk. sirette de kusur çıkabiliyor. burası dünya. kimse tapulu değil.

hş. leyladan hüdaya gitme şeyi var. güzeli seçmiştir, ama kadının siretini sonra beğenir. bu da bir yol.

"Ya kıskançtır; kendinden daha güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar, taarruza maruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan ihtiyarlardır. Ve on adedden ancak iki-üç tanesi bulunabilir ki; hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın. Malûmdur ki; insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve seri-üt teessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. "

rm. hem pazarda meta gibi olur, hem de herkesin müşteri olmasını istemezler.

"Hattâ işitiyoruz; açık-saçıklık yeri olan Avrupa'da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekva ediyorlar. "

aş. tesettüre giren batılıların en vurguladıkları nokta, kendimi çok hür hissediyorum ifadesi.

"Demek medeniyetin ref'-i tesettürü, hilaf-ı fıtrattır. Kur'an'ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymetdar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve manevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor.
Hem kadınlarda, ecnebi erkeklere karşı fıtraten korkaklık, tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten tesettürü iktiza ediyor. Çünki sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmet ile çekmekle beraber, hamisiz bir veledin terbiyesiyle sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika gayr-ı meşru zevkin belasını çekmek ihtimali var. Ve kesretle vaki olduğundan, cidden şiddetle nâmahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister. Ve tesettür ile nâmahremin iştihasını açmamak ve tecavüzüne meydan vermemek, zaîf hilkatı emreder ve kuvvetli ihtar eder. Ve bir siperi ve kal'ası çarşafı olduğunu gösteriyor. Mesmuatıma göre: Merkez ve payitaht-ı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!.."

aş. böyle bir durumu kimse istemez, kabahatin kimde olduğundan önce.

mk. bunu okuyunca, sait nursi, çok güzel gözlemler yapmış, belki evlenmemiş, ama kadınları çok sevmiş. hakikaten kadınlar çok sevimli yaratıklar, cinsi latif olarak yaratılmış, şefkatli, hoş insanlar. bu hoşlanmanın uzun vadeli olması için, sait nursi diyor ki, bunun için tesettür gerekir. yoksa herkes önüne gelen, çöp atarmış gibi, böyle nazik bir mahluka, bakış atarak, bu mahluk kirletilir, çirkinleştirilir. atan da rahatsız olur, atılan da rahatsız olur. dolayısıyla toplumun temeli iki cinsin bir araya gelmesiyle oluşuyorsa, bunun için bu letafetin korunması gerekir. bunun için de tesettür gerekir. yoksa, kadınlar fıtraten kendini beğendirmek için, bazı kadınlar hakikaten kardeşim, erkeğin gölgesinde durmaktan mutlu oluyor, ona hizmet etmekten. dans edermiş gibi ona bakmaktan. bütün kadınların fıtratında var bu. bunu yaptığı zaman, hakikaten kadın mutlu oluyor o zaman. biz de mutlu oluyoruz. bu noktada ...

aş. bir kadına şöyle yaklaşınca çok mutlu oluyor: sen güzelliğini seviyorsun ve onu kaybetmek istemiyorsun. o zaman onu değersizleştirme, onun kıymetini bil. bu şekilde yaklaşım aslında, çok iyi. bu manada yaklaşılınca, gerçekten kendine değer verildiğini ve kendisinin düşünüldüğünü anlıyorlar ve fıtratla bunu kabul ediyorlar, o zaman bu tesettürünü koru ki, allahın sana verdiği bu güzelliği muhafaza et ki, ebediyen senin olsun. hem bu dünyada hem ahirette senin saadetine vesile olsun. aksi taktirde, hem budünyada hem ahirette helaket olacak. kimse seni beğenmeyecek, sürekli güvensizlik yaşayacaksın, emniyeti kaybedeceksin.

yy. üç gün sonra güzelliğim gider korkusuyla yaşayacaksın.

aci. o zaman evli olanların karşı tarafa bu vurguyu belirtmesi lazım. sana değer veriyorum.

ys. erkeklere bakan bir yönü var. sen bir kıza taş atma ki, müstakbel eşine de taş atılmasın.

mk. adamın birisi varmış evlenmiş, polis birisiymiş. ikide bir eve gelir, her tarafı ararmış. kadın illallah demiş, şikayet etmişler. bilen adama gitmişler. doktor sormuş, neden böyle ikidebir rahatsız ediyorsun. yahu demiş, ben öyle yapıyorum da, onun da beni kandıracağından korkuyorum. gerçekten, ne ekersek onu biçeceğiz. ben de dua ediyorum, gerçekten ilişkilerimizi saygın yaparsak, ilk önce kendinize saygı göstermeye başlıyorsunuz. bir söz var: yalancının en büyük cezası, kendisine güvenini kaybeder. yalan söylediğini o biliyor. biz de doğru yapmadığımızı hissediyorsak, eğer kendimize tesettür yolu çizmezsek, bu sefer kendi yolumuzda tesettürsüzlük tercih etmeye başıyoruz. bu tabi çok kötü bir şey. yani, ona baktım buna baktım. birisinin orası güzel, öbürünün burası. bütün o gördüklerinizin her birisini eşinizde aramak zorunda hissediyorsunuz. bu sefer eşinizi beğenmez duruma düşeceksiniz. dolayısıyla lütfen. ne ekersek onu biçeriz. bu manada tesettürü, değişik zorlukları var. tesettürdeki insanlara bizim laf edecek halimiz yok. bütün insanlara saygı duyuyoruz. çünkü herkes kendi kabiliyetine göre becerecek. çarşafla örtünen insanları alnından öpüyoruz, ötekisi ötekini yapıyor. herbirisi tebrike layık. insanların niyetlerine saygı, kim neresinden ne kadar tutuyorsa, biz de onları tutuyoruz. biz terazici değiliz, kimseyi yargılamak görevimiz yok. ama tesettüre taraftarız, ve ona taraf olanların da tümüne taraftarız. en azından kalben bile onaylasa iyi.

şu anda açık olabilir, ama bu insanın fikren tarafgirlik cihetiyle bunu benimsediğinden yapmamış olabilir.

yy. öyle bir sürü de insan var. bir yerde çalışıyor. bayanlar mescidi.

mk. bir de diğer tarafı var. tesettürlü olup da, nezaketini kaybetmiş kadınlar da olabilir.

yy. bir de şöyle sorun var bizim camiada. neden tesettürsüz tesettür ortaya çıktı? ilk başta eğitimlilerdi, sonra cahiller de onları taklit etmeye başladı. çoğunlukla tesettürlüler eğitimsizdir, medeniyeti tanımayan şekilde tanıyoruz. üniversite niye başörtüsü yasağı getiriyor. bir taraftan müslümanlar kızlarını okutmuyorlar, bir taraftan da kızların okumasına izin vermiyorlar. eğitimli insanlar da tesettürlü olursa, bu sefer toplumda iyi bir örnek oluyor. şimdiye kadar kapalı bayanlar, zaten annesinden köyden görmüş, gösteriyorlar.

mk. ben ilave bir şey daha söylemek isterim. tesettürlü olabilir, fakat burada bir kadın tarifi var: nazik, latif, kendini beğendirmek arzusu olan. tesettürlü olabilir, ama bu kadınsı özellikleri taşımayabilir.

aş. yusuf ağbinin dediği büyük bir problemdi. şimdi tesettürlülük toplumda kabul gören bir hale geldi. şimdi kadınsılık ön plana çıktı. kadının en büyük problemi, kadınını kadınsı özelliklerden çıkarak, erkeğin başına sürekli vurması, itaatsizleşmesi, yani fıtratını bozması. naşizelik özelliğine baktığınızda, tesettürlü ve tesettürsüzler arasında fark yok. asıl tesettürlülük, kadınsı duyguları kaybetmemek noktasında ortaya çıkıyor.

amç. ziynet denilen şey, kadınsı özellik.

mk. buna dikkat etmemiz gerektiğine inanıyorum, tesettürlü olup da devrimci olan bir sürü insanlarla da karşılaşılabilir.

amç. artık azınlık değil zaten. özellikle çalışma hayatı.

aş. boşanmalarda dindar ailelerde genellikle kadınlar talep ediyor.

amç. nüşuz sebebiyle, letafeti kaybediyor, erkeksileşiyor. zariflik, ziynetler gitmeye başlıyor. erkek de kadınsılaşıyor. sonra itiraz mahkemeye taşınıyor.

yy. tesettürlü bayan fiziki anlamda örtünüyor ama... boğaziçinde bir hocanın araştırmasıydı, tesettürlüler daha çok makyaj yapıyor. vücudunu ön plana çıkartamayınca, yüzünü ön plana çıkartıyor. bir de geleneksel çizgide giyinip, biz bunlara ümraniye kızları diyoruz.

aci. biraz önce hepsinin yanındayız diyordu. şimdi onlara laf söylemeye başladık.

yy. bilinçli anlamda tesettürlü olmakla, geleneği tesettüre taşıyan bir kesim var.

aci. tamam, ama yine büyük oranda artıdadır.

amç. ben daha ekside oludğunu düşünüyorum, ama vaka bazlı gitmeyelim.

yy. tesettür nerede başlar nerede biter. tesettür sadece kıyafetten ibaret olmadığını değerlendirmek anlamında söylüyorum.

aş. tabi, ama affanın dediği de doğru, biz kimseyi değerlendiremeyiz.

amç. evet, ama onun arkasından gelen manalar var. başörtülüleri de görüyoruz diyorlar.

aş. öyle diyenler, genelde muhalefet etmek için söylüyorlar.

amç. vaka bazlı gitmeyelim ama bir iki cümle söyleyeyim. o sözü edilen, ilk başta tanımladığımız, kendisine verilen ziynetin korumasını gerçekleştirimiyor, hatta tersine korumanın tersine meyli oluşturacak bir minval meydana geliyor. fotoğraftan yola çıkmıyorum. böyle bir durumun, sakıncalı bir durum olduğunu söylüyorum. kişinin durumunu bilemeyiz. ona etkiyen diğer faktörleri bilemeyiz. biz o anlamda rahmet nazarıyla mükellefiz, yanlışı görmesini allahtan niyaz ederiz. fakat o formatın doğru olmadığını söylemek.

başörütüsü meselesinde çok adım geçerdi, internette. beni rahmet etmemekle suçlarlardı. oradaki kızın, babasıyla, toplumla yaşadığı durumu, eleştirmiyorum. onun gözüyle bakmaya çalışıyorum. fakat bu şunu gerektirmiyor, rahmet eşittir bu yanlışa devam et kızım. başını aç ve uygun adım ilerle. doğruyu koyarız. kuranın vaazettiği şeyi yapabiliyor musun? ben yapamıyorum, ama allah yardımcım olsun demek var. bir de yok canım, ne münasebet demek var.

mk. bu ahir zamanda, başörtüsünün her neresinden kim tutuyorsa, büyük bir cihat içindedir. başörtüsü bu zamanda, şeairi islamiyenin en büyük bayraklarından birisidir. bu manada her neresinden tutarsa, mübarektir.

aö. tamam, ama ben amç'ye katılıyorum. bir açıdan güzel diyorsunuz, ama o da bir çaba sarfediyor, bu ahir zamanda, bu toplumun bir baskısına karşı, şekilse olarak da bir şey yapıyor. dersin başında tesettür için bir çerçeve çizildi, onun içine oturmuyor. sırf onu söyleyince, ya bu cihat ediyor, ona artık ne denir. öyle de değil tablo.

mk. kişilerin pozisyonlarına göre değişik şerhler düşülebilir. ben konunun an canlılığına vurgu yapmak için söyledim. yoksa mana olarak destekliyorum.

amç. bir şey bütün bütün olmuyorsa, bütün bütün terkedilmez. yapmaya çalışıyor, ama...

mk. allah öyle bir imtihanı kimseye vermesin. çok zor.

aş. ben okulda din dersi öğretmediklerini düşünmüyordum, fakat kızımın biraz dine meyli varsa, okuldaki öğretmenin gayretinden kaynaklandı. o yüzden genel ifade kullanmamak lazım. biz genel çerçeveyi çizeriz, tarafgirliği koyarız, ama istisnalar veya istismarlar onlar kalsın.

mk. veya insanların zorlandıkları konularda ahkam kesmenin bir alemi yok.

yy. bizim tercihlerimizi de gösterecektir.

mk. eşekten düşmeyen, onun halinden anlayamaz. bizim asker arkadaşı bir türlü diplomasını alamıyordu, dedim ki, bak şimdi bayram arefesi, son saatte gideceksin. dediğim gibi yaptı ve aldı. bu insanların ne tür psikolojide yaşadıklarını kolay değil.

rm. tesettür kadının ziynetiyken, şu zaman, onu bir yük haline getirmiş.

mk. biz erkeklerin de tam yerine getiremediğimiz bir sürü ibadetlerimiz var.

amç. o eksikler, hakikatin uzağını görmemizi sağlamalı. kitabı ortaya yere koyacağız, ne kadar mesafede olduğumuzu göreceğiz.

aş. ne kadar uzağız ne kadar yakınız.

yy. bayanlar için okunmadı bu. kendimiz için okundu. kendi çocuğumuz olacak.





İkİncİ Hİkmet: Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka; yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus
--- sh:»(L:197) ¯ ----------------------------------------------------------------------------------------------
bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır. Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı başkasının nazarını kendi mehasinine celbetmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü'min olan kocası, sırr-ı imana binaen onun ile alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvanî ve güzellik vaktine mahsus muvakkat bir muhabbet değil; belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehasinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.
Şer'an koca, karıya küfüv olmalı, yani birbirine münasib olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimmi diyanet noktasındadır. Ne mutlu o kocaya ki; kadınının diyanetine bakıp taklid eder, refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
Bahtiyardır o kadın ki; kocasının diyanetine bakıp "ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim" diye takvaya girer.
Veyl o erkeğe ki; sâliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer. Ne bedbahttır o kadın ki; müttaki kocasını taklid etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki; birbirinin fıskını ve sefahetini taklid ediyorlar. Birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar!..
Üçüncü Hİkmet: Bir ailenin saadet-i hayatiyesi; koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açık-saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünki açık-saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzeli görmediğinden, kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından dahi iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir. Şöyle ki: İnsan, hemşire misillü mahremlerine karşı fıtraten şehevanî his taşıyamıyor. Çünki mahremlerin sîmaları, karabet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşruayı ihsas ettiği cihetle; nefsî, şehevanî temayülatı kırar. Fakat bacaklar gibi şer'an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık-saçık bırakmak, süflî nefislere göre gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir.
--- sh:»(L:198) ¯ ----------------------------------------------------------------------------------------------
Çünki mahremin sîması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak, mahremin gayrıyla müsavidir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvanî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir!..
Dördüncü Hİkmet: Malûmdur ki; kesret-i nesil herkesçe matlubdur. Hiçbir millet ve hükûmet yoktur ki, kesret-i tenasüle tarafdar olmasın. Hattâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: «v«8­ž²!ö­v­U¬"ö]¬;@«"­!ö]±¬9¬@«4ö!:­h«$@«U«#ö!x­E«6@«X«#ö-ev kema kal- Yani: "İzdivaç ediniz; çoğalınız. Ben kıyamette, sizin kesretinizle iftihar edeceğim." Halbuki tesettürün ref'i, izdivacı teksir etmeyip, çok azaltıyor. Çünki en serseri ve asrî bir genç dahi, refika-i hayatını namuslu ister. Kendi gibi asrî, yani açık-saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhuşa sülûk eder. Kadın öyle değil, o derece kocasını inhisar altına alamaz. Çünki kadının -aile hayatında müdür-ü dâhilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan- en esaslı hasleti sadakattır, emniyettir. Açık-saçıklık ise bu sadakatı kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hattâ erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehavet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadakata zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir. Onun için, o erkek inhisar altına alınmaz. Başka kadınları da nikâh edebilir.
Memleketimiz Avrupa'ya kıyas edilmez. Çünki orada düello gibi çok şiddetli vasıtalarla açık-saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir. İzzet-i nefis sahibi birisinin karısına pis nazarla bakan, boynuna kefenini takar, sonra bakar. Hem memalik-i bâride olan Avrupa'daki tabiatlar, o memleket gibi bârid ve camiddirler. Bu Asya, yani Âlem-i İslâm kıt'ası, ona nisbeten memalik-i harredir. Malûmdur ki; muhitin, insanın ahlâkı üzerinde tesiri vardır. O bârid memlekette, soğuk insanlarda hevesat-ı hayvaniyeyi tahrik etmek ve iştihayı açmak için açık-saçıklık, belki çok sû'-i istimalata ve israfata medar olmaz. Fakat seri-üt teessür ve hassas olan memalik-i harredeki insanların hevesat-ı nefsaniyesini mütemadiyen tehyic edecek açık-saçıklık, elbette çok sû'-i istimalata ve israfata ve neslin za'fiyetine ve sukut-u kuvvete sebebdir. Bir ayda veya yirmi günde ihtiyac-ı fıtrîye mukabil, her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zanneder. O vakit, her ayda onbeş gün kadar hayız gibi arızalar münasebetiyle kadından tecennüb etmeye mecbur olduğundan, nefsine mağlub ise fuhşiyata da meyleder.
Şehirliler; köylülere, bedevilere bakıp tesettürü kaldıramaz. Çünki köylerde, bedevilerde, derd-i maişet meşgalesiyle ve bedenen çalışmak ve yorulmak münasebetiyle, hem şehirlilere nisbeten nazar-ı dikkati az celbeden masume işçi ve bir derece kaba kadınların kısmen açık olmaları, hevesat-ı nefsaniyeyi tehyice medar olamadığı gibi; serseri ve işsiz adamlar az bulunduğundan, şehirdeki mefasidin onda biri onlarda bulunmaz. Öyle ise onlara kıyas edilmez.
(ayet)
Ehl-i iman âhiret hemşirelerim olan kadınlar taifesi ile bir muhaveredir
Bazı vilayetlerde taife-i nisadan samimî ve hararetli bir surette Nurlara karşı alâkalarını gördüğüm ve haddimden pek ziyade, onların Nurlara ait derslerime itimadlarını bildiğim sıralarda, mübarek Isparta'ya ve manevî Medreset-üz Zehra'ya üçüncü defa geldiğim zaman işittim ki; o mübarek âhiret hemşirelerim olan taife-i nisa, benden bir ders bekliyorlarmış. Güya vaaz suretinde câmilerde onlara bir dersim olacak. Halbuki ben dört beş vecihle hastayım ve hem perişan, hattâ konuşmaya ve düşünmeğe iktidarsız bulunduğum halde, bu gece şiddetli bir ihtar ile kalbime geldi ki; madem onbeş sene evvel gençlerin istemeleriyle Gençlik Rehberi'ni onlar için yazdın ve pek çok istifade edildi. Halbuki hanımlar taifesi, gençlerden daha ziyade bu zamanda öyle bir rehbere muhtaçtırlar. Ben de bu ihtara karşı gayet perişan ve za'f u aczimle beraber "Üç Nükte" ile gayet muhtasar bazı lüzumlu maddeleri, o mübarek hemşirelerime ve manevî genç evlâdlarıma beyan ediyorum.

Hiç yorum yok: