27 Mayıs 2010 Perşembe

Yirmiikinci Mektub Birinci Mebhas Üçüncü Vecih

"ÜÇÜNCÜ VECİH: Adalet-i mahzayı ifade eden وَلاَتَزِرُوَازِرَةٌوِزْرَاُخْرَى sırrına göre; bir mü'minde bulunan câni bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu ve bahusus bir mü'minin fena bir sıfatından darılıp küsüp, o mü'minin akrabasına adâvetini teşmil etmek,
"

aş. burada akraba kelimesi ilginç geldi. önce insanın kendi iç dünyasına akraba olan fiilleri, diğer fiilleriyle karıştırmayın. yanlış fiilinden dolayı, doğru fiillerini de mahkum etmeyin. bir tarafta iman haslet var, diğer yandan kötü bir haslet var. bu kötü hasletten dolayı ona akraba olan, bir başka fiili de mahkum etmeyiniz.

bir adam çocuğunu vurdu diye, sen onun kardeşini vuramazsın. o insandan intikamını alabilirsin.

adalet-i mahza bunu da içeriyor. o kadar adil olacağız ki, kişiyi tavırlarından ayırt edeceğiz. iyi tavrını, kötü tavrından ayırt edeceğiz. böyle dediğin zaman, insan rahatsız olmaz. seni kötülemiyorum, şu kötüdür diyerek, itidalli bir duruşu gösteriyor.

amç. orada, adaletin tam manasıyla algılanması için, şöyle bir izahta ihtiyaç var diye düşünüyorum. reşit ağbinin dediği gibi bile değil. yanlış hasletin var, demek değil. ıslahına çalış, diyor.

yy. o ikinci aşama. önce fark etmek.

amç. evet. ama sen aktif olarak rol almak zorundasın. uhuvvetin şeni, sadece onu fark etmekle bitmiyor. sana eylem görevi de düşüyor. en son tahlilde de yine dua edeceksin. "o kadar uğraştık arkadaş" tavrıyla değil. "uğraştık, inşallah rabbim başka vesile kılar da düzelir." o çok klas bir mertebe.

aş. mümin kardeşine yardım et diyor, resulullah. "ya resulullah zalime nasıl yardım edeceğiz?" "ıslahına çalış."

amç. "o kadar uğraştık" deme lüksün yok. "allahım onu affet, başka bir vesile kıl" demek.

yy. biz yaratmıyoruz.

aö. sosyal hayatta yaşanan kan davaları, veya milletler arasında düşmanlıklar.

aş. birkaç kişinin ihanetini, tüm bir millete mal ediyorsun.

"anasına bak, kızını al". ancak olumlu bakarsan bunu kullanabilirsin.

oğ. kan davasını biz çok yapıyoruz. bir yerden yanlış yiyorsunuz. 3-4 oluyor. artık o memleketin adamlarından adam olmaz diyorsunuz. çok genelleştirme yapıyoruz.

aş. kişiyle başkasını mahkum etmek değil, kişiyi bile mahkum etmeyeceğiz. kuranın dört hedefi vardı. biri tevhid, ... dört, adalet ve uhuvvet. adalet, eşyaya hakkını vermektir. mümin eşyanın zikrini görür, onun hakkını verir. fiilin de hakkını verir. müspete müspet, menfiye de ıslah tavrı takınır. başkasına zulmetmeden o fiilin hakkını verir. adalet-i mahza kavramı, imanın ve ubudiyetin özü oluyor. bir mümin, kainatı ve insanların tavırlarını nasıl algılaması gerekir konuusundaki ölçüler, adaleti mahzayla ilgili. "çiçek güzeldir" hükmünü, üstad zulüm görüyor. çiçek kendi başına güçel olamaz. çiçek güzel yaratılmıştır, sözü, o çiçeğe davranılacak doğru tavırdır.

onun gibi, ahmetin şu fiili, yanlıştır, ama ahmetin bir sürü güzel hasleti vardır. ondan dolayı, o çirkin hasletlerini de görmeyeceğiz.

is. şimdi tersi oluyor. oruçtutsa ne olur. namaz kılsa ne olur.

amç. bir de o kadar dramatik yorumlanıyor.

hş. hijyen hastalığında bu görülüyor. 10 tane zararlı bakteri var, ama çoğunluğu yararlı. zararlı bakterilerden dolayı, tüm bakterileri öldürüyorlar. astım gibi hastalıklar, hijyen yüzünden.

aş. sivri sineğin yüzlerce türü var. bunlardan bir tanesinde sıtma hasleti var. ama sivri sineklerin hepsini öldürmeye kalksan, kokudan geçemezsiniz. tüm cesetlerin kokularını temizleyen sivri sineklerdir. sanki onlar maksatsız yaratılmış parazitler gibi, pat diye düşman gibi görüyorsun. allah onu da bir kasıtla yaratmış.

"
اِنَّاْلاِنْسَانَلَظَلُومٌ sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği halde; nasıl kendini haklı bulursun, "Benim hakkım var" dersin?

Hakikat nazarında sebeb-i adâvet ve şerr olan fenalıklar, şerr ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in'ikas etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şerr işlese, o başka mes'eledir. "

aş. karanlık yayılıcı değildir. sadece aydınlık çekildiği zaman orada oluşan bir şeydir. karanlık ışığın içinde tasadduk edip de oradan ilerleyemez. ama ışık öyledir. ayyılma özelliğine sahiptir. şer ise yayılma özelliğine sahip değildir.

"Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in'ikas etmek, şe'nidir. "


aş. iyi bir davranış herkes tarafından takdir edilir. çiçeğin güzelliğini herkes görür. ama pis bir şey olsa, herkes iğrenir çekilir.

amç. bir alışkanlık, kötü alışkanlık daha çok yaygınlaşmıyor mu?

yy. kötü örnek, örnek olarak verilemez.

amç. ama etkileme olarak yayılır.

aş. senin ahmeti etkilemen için, vicdanını susturman gerekiyor.

adamı rakı içmeye götürebiliyorsun da camiye götüremiyorsun.

hş. adam içki içmenin kötü olduğunu biliyor. sonra onunla arkadaşlık ede ede, ona alışıyor.

mk. arkadaşlar muhabbet, gülery üzlülük sevimli bir şeydir. bizatihi sevilir. hayatta başarılı olmak istiyorsanız, kendinizle barışık, etrafınızla paylaşımcı olursanız, enerjinizi dağıtmayacağınız için daha rahat başarılı olup, pozitif düşünmekle başarılı olabilirsiniz. güzel duyguların yaşanması çok önemlidir. menfilikler üzerinde durmaktan ziyade, müspet paylaşımlarımızı ve artırmanın coşkusunu yaşayamak, hepimiz için renkli ve zevkli olacaktır.

yy. o nasıl olacak?

mk. hep ortak ve müspet işlerimizin üzerinde duracağız. şu güzel şeyi yapalım. sonra da o güzeli yapalım.

o zaman otomatikman, ortak alanımız hep güzellikler olmaya başlayacak.

rd. kötü şeyler de iyi şeylerin maskesiyle yayılıyor. akşam gidelim de biraz muhabbet edelim, diyor. demiyor ki, kafaları çekeceğiz.

mk. orada bir doğru, bir tane de yanlış var. insanların içtenlikle paylaşmaları çok güzel bir şey. ama bunu içkiyle yapmayı zannetmeleri yanlış. yoksa, o hareketten netice itibarıyla beklenen şey çok güzel. yani muhabbet. yargılamadan.

aş. burada zaten müminler arasındaki uhuvvetten bahsediyor. sen yanlış yerden girdin.

"Ve ondandır ki; "Dostun dostu dosttur" sözü, durub-u emsal sırasına geçmiştir. "

aö. bu her halükarda geçerliyken, düşmanın düşmanı her zaman dost olmak zorunda değil.

"Hem onun içindir ki; "Bir göz hatırı için çok gözler sevilir" sözü umumun lisanında gezer.
"

mk. bir dil öğrenmek istiyorsanız, bir dilin bir dile değmesi gerekiyormuş.

"İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü halde, sevmediğin bir adamın, sevimli mâsum bir kardeşine ve taallûkatına adâvet etmek; ne kadar hilaf-ı hakikat olduğunu hakikat-bîn isen anlarsın."

"DÖRDÜNCÜ VECİH: Hayat-ı şahsiye nazarında dahi zulümdür. Şu dördüncü vechin esası olarak birkaç düsturu dinle:

Birincisi: Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit; "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat, yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur. وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ وَلكِنَّ عَيْنَ السُّخْطِ تُبْدِى الْمَسَاوِيَا sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz. Başkasının mesleğini butlân ile mahkûm edemez.
"

aş. burada güzel bir ölçü veriyor. garaz, gıcık gitmek yani. garazla bir insanı tenkit etmek, çok tehlikeli ve aslında mahrem olan sırların da ortaya çıkmasına vesile olacağı için zulüm oluyor. kardeşini ıslah edeceksin diyelim. "adamı düzeltmek için yapıyorum" öyle bir şekilde yapıyorsun ki, garazla söylüyorsun, yanlış yerde söylüyorsun.

amç. örneklemek gerekirse, "bırak canım bilmiyor muyuz biz senin ne haltlar yaptığını". belki yanlışın ortağısın, olmayacak yerde, sadece onun nefsine hücum etmek, ona öfkeni kusmak adı altında bazı şeyler ortaya çıkıyor.

mk. buradaki konu biraz özel. arkadaşlar yaptığımız işi seveceğiz. ben inanıyorum ki, dünyanın en güzel arkadaşları burada. daha güzel tanımıyorum. buranın çayı, melen çayından daha iyi. melen çayını görseniz böyle gülemezsiniz.

bir defa burada insan kendi mesleğinin tadıyla meşgul olunca, başkasının mesleğiyle meşgul olma ihtiyacı hissetmiyor. ben cuma akşamlarını iple çekiyorum. ben burada çay içeceğim. ahmetimi göreceğim.

burada neyi söylüyor? muhabbetinizi öyle yaşıyorsunuz ki... sevgiliniz ne yaparsa her şeyi o kadar güzel gelir ki, diğer kızları hiç görmezsiniz. bu terbiyeyi alan bir insanın mutluluğu evlendikten sonra daha da artar.

hş. diğer kızları çirkin görmesin.

mk. biz buranın muhabbetinden artık başkalarını tenkit etmeye başlıyor. işte bunu dememek gerekiyor. bunun için en önemli nokta, kendi mesleğimizi, "ben ömrümde bu kadar güzel çayın demlendiğini görmedim." buradaki meslekler, ömrüme ömür katacak kadar değerli olduğunu yaşamamız lazım.

aş. biz kendi mesleğimize sevgiyle hareket etsek, başkalarını tenkit etmeyeceğiz. öteki daha iyi de olabilir. ama benim için en güzeli budur.

burası önemli. ataullah iskenderin söylediği bir söz var. insan kendi nefsinin hatalırnı görmeye başlasa, başkalarının kusurlarını göremez. kendi mesleğinin muhabbetiyle gitse, başkalarının hatalarını göremezsin. bir insan kırmızı gülse, kırmızıyı sevecek. yeşil daha güzeldir demek zorunda değil. yeşil çirkindir demesine ise gerek yok.

mk. buradaki çayı beğenmezseniz, hep hayalinizde melen çayı olur. buradaki çayı içerseniz, bu çaydan hoşnut olursanız, melen çayını hatırlamazsınız. bazı insanlar, hep kızılırmak, yeşil ırmak, hep maymanak ırmak, hep hayallerde yaşıyor insan.

aö. ama o da güzel olmalı. mesleğine muhabbet bile, meslekteki güzelliklerden olmalı. hayali olmamamlı.

mk. bu çayın güzelliğini idrak ederseniz, dünyanın nereye giderseniz gidin, oranın çayının da tadını almaya başlarsınız.

ama bunu yapmıyorsanız, bu kompleks oluyor.

Hiç yorum yok: