23 Mayıs 2008 Cuma

Munazarat Sayfa 9-10

Münazarat
S- Bazı adam, dediğiniz gibi demiyor. Belki "Mehdi gelmek lâzımdır." der. Zira dünya şeyhuhet itibariyle müşevveştir; İslâmiyet ağrazın teneffüsü ile müzelziledir.
C- Eğer Mehdi acele edip gelse; baş-göz üstüne, hemen gelmeli. Zira güzel bir zemin müheyya ve mümehhed oldu. Zannettiğiniz gibi çirkin değildir. Güzel çiçekler, baharda vücudpezir olur. Rahmet-i İlahî şanındandır ki; şu milletin sefaleti, nihayetpezir olsun. Bununla beraber kim dese "Zaman bütün berbad oldu", eskisine temayül gösterse; bilmediği halde İslâmiyetin muhalefetinden neş'et eden eski seyyiatı, bazı ecnebilerin zannı gibi İslâmiyete isnad etmektir.

A: Diyorlar ki, asıl olan dini korumaktır. Abdülhamit istibdatla da olsa dinini korumuş, ne olursa olsun diyorlar. Sait Nursi ise, İslamın korunmaya ihtiyacı olmadığını, bizim korunmaya ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Bu yüzden dinin himayetinin insanların eline vermek gerekmediğini, Allah'ın zaten tüm kainatta dinin hakikatini ifade ettiğini söylüyor. Ondan sonra, problemin içsel olduğunu, herkesin dine sahip çıkması gerektiğini, bir çobanın uhdesine vermek yerine, her bir köylünün kendin dinine sahip çıkması gerektiğini söylüyor. Yani bizzat müteşebbis olmak gerektiğini vurgulamıştı. O noktada, siyasi dönüşümler nedeniyle, dininden havf etmenin iman zaafı olduğunu, zaten her olayda, evinin çürük olmasından dolayı, zaten onu kaldırıp götüreceğini söylüyor. Burada bireyselci bir anlayışla, herkesin dine sahip çıkmasını öngörüyor. Ondan sonra adamlar değişiyor. Her bir soru bir anlayışı. Biri otoriteyi yücelten anlayışa karşı, üstad uzun bir cevap getiriyor. İkinci anlayış, dini otoriteyi önceleyen bir anlayış. Bu da nedir, bu soru da anlatıyor:

" S- Bazı adam, dediğiniz gibi demiyor. Belki "Mehdi gelmek lâzımdır." der. Zira dünya şeyhuhet itibariyle müşevveştir; İslâmiyet ağrazın teneffüsü ile müzelziledir."
A: Soru yine kaçamak bir soru, kendi vazifesini üstlenmek yerine, hep dışarıdan bir etkiyle yükü başkasına atmaya çalışıyor. Buna karşı söyleyecekleri var. Soruda diyor ki, dünya çok karmakarışık olmuş. Yaşlanmış. Her şey karışmış. Bunun tedavisi sadece mehdi gelip de bu karışıklıkları düzeltmesi alzım. Mehdi gelsin biz ona tabi olalım. Daha önceden siyasi otoriteyi önceliyorlardı. Üstad siyasi otoritenin dinin himayesini eline alamayacağını, kişilerin bizzat kendi teşebbüs etmeleri gerektiğini sölemişti. Burada da kaçamak bu sefer dini bir otorite bulunması ve buradan vazifeyi üstlenmesini söylüyorlar.
" C- Eğer Mehdi acele edip gelse; baş-göz üstüne, hemen gelmeli. "
A: Burada mehdiyi reddetmiyor, gelsin diyor.
"Zira güzel bir zemin müheyya ve mümehhed oldu. Zannettiğiniz gibi çirkin değildir. "
A: Onlar diyor ki, her şey kötü gidiyor. Üstad diyor ki, her şey kötü değil, ona uygun bir zemin hazırlandı artık gelsin diyor.
"Güzel çiçekler, baharda vücudpezir olur. Rahmet-i İlahî şanındandır ki; şu milletin sefaleti, nihayetpezir olsun. "
A: Allah'ın rahmetinde ümit ederiz, milletin sefaleti sona ersin. Dolayısıyla insanın acziyeti, rahmeti celbedecek diyor.
"Bununla beraber kim dese "Zaman bütün berbad oldu", eskisine temayül gösterse; bilmediği halde İslâmiyetin muhalefetinden neş'et eden eski seyyiatı, bazı ecnebilerin zannı gibi İslâmiyete isnad etmektir."
A: Burası çok önemli bir nokta. Ne demek istiyor? Fena oldu, fena oldu deme,k, aslında bir sorumluluktan kaçmak istyior. Kendi eksikliğini, dışarının fenalığıyla izale etmeye çalışıyor.
Yani ben kötüyüm, çünkü etraf kötü diyor. Çok ilginç bir şey vardır. Bir baba, psikiyatrist. İki çocuğu var. İkisine soru soruyor. Baba içkici, alkolik ve kumarbaz. Bir çocuk çok iyi bir durumda, ikincisi çok kötü. Soru: "senin bu hale gelmenin nedeni neydi?". O da diyor ki, benim babam böyle böyleydi, başka nasıl olurdum. Diğeri de aynı cevabı veriyor. Biri kötüyü bahane ediyor, öbürü kötüyü temizlemek için özellikle azimleniyor. Dolayısıyla zaman berbat oldu, demek benim de kötülüğümü hoş görün demektir.
Halbuki zamanın fenalığı senin fenalığını hoş göstermez.
Çok yaygın bir anlayış bu. Herkes yolunu şaşırmış, tüketici olmuş, sefahatte.
İkinci problem, geçmişin devamlılığını isteyen bir anlayış, zamanın kötülüğünü nazara vererek, gelecek olan hürriyetin imkansızlığını vurgulayarak, geçmişe bağlı kalmak istiyor.
Mesela kendisi müstebid bir tavra sahip. Sonra artık hürriyet geldiği zaman, bu zamanda mümkün değil ki, diyor. Aslında kendi tavrını haklılaştırmaya çalışıyor ve bunu İslamiyet’e yüklüyor. Kendi yanlış anlayışını İslam’a mal etmeye çalışıyor.
" S- Efkârı teşviş eden, hürriyet ve meşrutiyeti takdir etmeyen kimlerdir?"
A: Fikirleri karıştıran, hürriyeti takdir etmeyen kimdir?
Çünkü fikir kargaşası çıkartarak, hürriyetin anlamına başka anlamlar yükleyecek. Hangisi İslam, hangisi hürriyet nereden bileceğim, doğrusunun e olduğunu gibi bir soru soruyor. Yani yine sorumluluktan kaçmaya çalışıyor. Bu münazarat, aslında nefsin her bir hilesine karşı üstadın verdiği cevaptır. Her bir soru bir anlayışı temsil ediyor. Burada da bilinemezci bir tavır var.
Mn: Şöyle bir tavır yok mu: Siyasetin doğru bir şekilde yorumlanması?
A: O da var, ama sırf o değil tabi. Daha çok, eski Saidin eserlerini okurken bir takım hatiatlar vardır diye bir ikaz ediyor üstad. Eski saidi okurken bile, yeni Saidin açısından bakın ona. Bu yüzdaen münazaratın birçok yerini kendisi çıkartmıştır.
" C- (*) Cehalet ağanın, inad efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklid hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde, insan milletinden menba'-ı saadetimiz olan meşvereti inciten bir cem'iyettir."
A: Hürriyeti reddeden kafa, cehalet ağalığıdır. Kendi ağalık otoritesi kalkacak çünkü. Kime hükmedecek ki? Bunu yap, paranı bana ver. Hürriyeti reddedenler kimlerdir? 1. cehalet ağa. 2. inat efendi. Efendi burada bir konumu var. Özellikle, efendilikten vazgeçmek istemiyor. Burada efendiyle inat arasında çok güzel bir uyum var. 3. garaz bey. Yani inat etmiş kendisi illa da böyle olacak. Kendi anlayışına inat edenler, hür bir zemini istemezler. Hür bir zemin olsa, kendi anlayışı sorgulanacak hale gelecek. Adama garazı var. Garazını istibdat ortamında devam ettiriyor. Hürriyet geldiğinde, belki affetmesi gerekecek, bunu da istemiyor. 4. taklit hazretleri. Çok güzel bir tabir, hürriyeti reddeten mentaliteler. 5. intikam paşa. İntikam düşüncesi içinde olan bir insan, hürriyeti istemez.
Mt: Niye?
A: Hürriyet olsa, cezayı devlet verir. Ama istibdat olunca, sen intikamını almak istiyorsun.
Hürriyet ortamı gelse, devlet cezayı veremeyecek. Onun istediği ceza o değil. Belki kendisi suçlu çıkacak.
H: Hürriyet olmazsa, bir istibdat düzeni bir de yeraltı düzeni olur. Yani mafya düzeni. Mafya olunca, intikam ve garazlar bulunur. Kanun olursa, o yetkileri kullanamaz o adam. Eskiden bir mafya düzeni vardı, şimdi öyle bir şey olmazsa, bu paşalar beyler, efendiler nasıl tahakküm kuracak halka karşı? Bu nedenle, istibdadı istiyorlar.
A: Taklit hazretleri. Taklitte ne vardır? Kişileri cahil bırakıp o cehaletten istifade etmek vardır. İstismar vardır. Taklit devam ettikçe, istismar devam edecektir. Medeniyete baktığımızda hep belli insanları taklit ediyor. Bu taklit kavramı olmasaydı, bir takım kesim nasıl zengin olacaktı? Medeniyetten taklit gelir diyor üstad. Batı medeniyetinin bütün toplumlarda yapmak istediği bu. Kimse akıllı ve sorgulayan olmasını istemiyor, kapitalist medeniyet. İnsanların çoğu taklitle yaşıyor. Eğitimde de ne var? Tamamen taklidi bir eğitim var. Bilim şunu diyor. Sen de bunu kabul edeceksin. Bize aslında taklit öğretiliyor. Birilerinin anlayışını öğreniyoruz daha doğrusu. Sorgulamamız istenmiyor zaten. Sorgularsak, bu sefer yöneticileri sorgulayacağız. Sporundan tutun her yerine gidiyor bu.
O: Üzümü ye bağını sorma anlayışı.
Mn: Asıl olan o değil mi? Medeniyet hep tekrarla kurulmuş.
A: Mösyö gevezenin. Demagoglar. Genon'un çok güzel bir sözü var: "Onlar duman çıkarır, sonra görmediklerinden şikayet ederler." Genon da diyor ki: "Bir hakikati sürekli tekrarlamak yerine, bir yalanı sahiplenmek daha lezzetlidir." O yüzden böyle boş konuşanlar bu yönüyle hürriyeti istemezler.
Bütün bu şeyler, meşvereti incitiyor. İntikam, garez, gevezelik varsa, meşveret edemezsin. Veya inatçı bir anlayışla asla meşveret yapılmaz. Cehalet, inat, garez, taklit, intikam olmayacak ki, meşveretten bereket çıksın.
H: Meşveret deyince. Bu kan davalarına baktığımızda hepsi çok basit şeylerden çıkıyor. Çünkü diyalog yok insanların arasında. Meşveretin önemi burada. Kardeşim senin ne derdin var? Öbürünün ne derdi var? Bunu çözelim.
Mn: Yani cumhuriyetle meşvereti özdeşleştirmiş üstad değil mi?
A: Burada hürriyet kullanılmış.
H: Zaten hürriyetin esası meşveret olduğu için,
Mn: Meşveret kanalıyla hürriyeti destekliyor.
A: Bir toplumda cehalet, inatlaşma, düşmanlık sürüyorsa meşveret olamaz. Bir adama garazın varsa o toplumda meşveret edemezisn.
O: Yani fikir empoze etme var.
Md: Bugünlerde en çok dikkatimi çeken konulardan biri. Meşveret yapabilmek için, bir defa önyargılı olmamak lazım. Önyargılı olmamak gibi ikinci bir husus. Kendini herkesle eşit göreceksin. Üstün görüyorsan, imkanı yok meşveret edemezsin. Veya bir başkasını üstün görüyorsan yine meşveret edemezsin. Taklit etmiş olursun.
A:
"(*): Burada mason ve dönmelerin ve bolşevizmi isteyenlerin cem'iyetinden haber vermek içinde, bir çeyrek asır istibdad-ı mutlakla hükmeden bir hâkimiyeti gaybî ihbar eder."
Çok ilginç. Mason ve dönmelerin cemiyetinden haber vermek içinde. Osmanlıdan sonra gelen yönetime baktığınızda, bütün bu özelliklere sahip insanlar var. Hürriyet akımın bastıran anlayış, yine ittihat ve terakkinin kendisidir. İşte o kesimi nazara veriyor. Çünkü onlar, birinci mecliste baktığınızda sarıklı insanlardan hoşlanmadılar. Teker teker ses çıkaranları garazından intikamında bitirdiler. Birinci meclisteki insanların %5'i yok. Çoğu elimine ediliyor. Bir kısmı da öldürülüyor.
H: İttihat ve Terakki hürriyeti getirdi diye bir şey var. Hatta Abdülhamidin tahtan indirilmesi, Harekat ordusu Jön Türklerin ordusu zaten. Bunlar hürriyeti nasıl bastırmışlar?
A: Aslında bir yönetimin adının değiştirilmesinden başka bir şey değil. Din kökenli bir yönetimi ortadan kaldırıp, daha çok batı eksenli yönetimin ele almasından başka bir şey değil. Mesele dönüşümdür. Bu dönüşümü elde edince, kendi hakimiyetini kurmak için, diğerlerini tamamen reddetmesi lazım. Onlardan aldığı tüm arsaları kendi adamlarına dağıttılar. Burası benim, burası senin dediler. Hürriyeti isteyen adam bunu isteyebilir mi? Buradaki vasıflar, genel yönetimin vasıfları gibi.
Gidiyor bir yere, bakıyor bir ağa. Çok büyük bir gücü var. Adamı öldürüyor. Öte taraftan kendisine, boyun eğebilecek olanlara hiç dokunmuyor. Ona ikramlarda bulunuyor. Dolayısıyla otoritesini güçlendirmeye çalışıyor. Çok büyük bir dönüşüm oldu. Burada dayanacak güçler var: Cehalet ağa, inat, garaz, intikam, taklit. Bütün bunlar semboldür. Bunlarla toplumu susturuyor. Sadece Dersim İsyanında 10000lerce insan öldürülmüş.
H: Burada mason ve dönme ifadesi var. Masonlar, topluma hizmet ediyor görüntüsünde olan ama aslında karanlık amaçları olan insanlar.
Türkiye’de mason locası yok.
A: Eskiden masonluk kötü bir şey değildi. Afganiler falan.
Ab: 1800lerde kuruluyor.
H: Burada tehlike olarak şunu görüyoruz. Osmanlıyla ilgili bir takım çıkarlar Osmanlıyla çatıştı diyelim. Bunlar kardeşlik bağıyla birbirlerine bağlıdır. Hangi tarafı tutarlar?
A: Üstadın çok açık mektupları var. Mesela Haynaum var. Burada gaybi ihbardan kastı, sonraki istibdat dönemini görmeyi kastediyor.
H: Burada üstad 1908 meşrutiyet ilan ediliyor. İnsanlarla konuşuyor.
A: Haşiyeyi sonradan koyuyor. Bu haşiyeyi koyarken, ileride gelecek olan istibdadı görmüş diyor. Haşiye 50lerde yazılmış.
" Benî-beşerde ona intisab eden; bir dirhem zararını bin lira milletin menfaatına feda etmeyen.. "
Kendisi bir lira zarar etmeye razı edğil. Bunun için topluma 1000 lira zarar vermeye razı olan bir anlayış. Bu zamanda da var. Bu anlayış hürriyeti istemez.
"hem de menfaatını ızrar-ı nâsta gören.. "
Onlar ne kadar zarar ederse, ben o kadar kar ederim diyen bir anlayış.
"hem de müvazenesiz, muhakemesiz mana veren.. "
Olayları yorumlarken, hiçbir ölçüsü olmadan mana veriyor. Cehaleti kastediyor.
"hem de meyl-i intikam ve garaz-ı şahsîsini feda etmediği halde, mağrurane millete ruhunu feda etmek davasında bulunan.."
Adamın içinde bir düşmanlık var, fakat bunu feda edemiyor. Ondan sonra, "vatan için yaptım " diyor. Diyelim ki, bir toplumu aşağılık görüyor ona bir garazı var. Sonra vatan millet sakarya deyip bağırıyor.
H: Zaten eski olaylarda vatan için deyip, insanları uçurum kenarına götüren insanlar var.
A: Adam doğu meselesinin hallolmasını istemiyor, çünkü kendi garazı var.
Md: Karşı taraf için de aynı şey söz konusu.
A: Bir adam hamiyet davası güdüyorsa, bunu garazından mı yapıyor, yoksa samimi mi dikkat etmek lazım. bu adam hürriyeti istemez, çünkü garazının ortaya çıkması mümkün.
" hem de beylik veya tavaif-i mülûk mukaddemesi olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak manasıyla bir cumhuriyet gibi gayr-ı makul fikirlerde bulunan.. "
A: Mandayı kabul eden, öyle bir cumhuriyet olsun ki, herkes kendi bölgesinin yönetimin ele alsın. Sözde.
"hem de zulüm görmüş, kin bağlamış, hürriyet ve meşrutiyetin birinci ihsanı olan afv ve istiharat-ı umumiyeyi fikr-i intikamına yediremediğinden herkesin asabına dokundurmakla tâ heyecana gelip terbiye görmekle teşeffi isteyenlerdir."
Zulüm görmüş, birilerine karşı kin bağlamış. Özellikle yönetim değişimlerinde bu olur. Hürriyeti ister mi, kendisi geldiğinde, baskı yapmak isteyecek. Aslında hürriyetin gereği nedir? Umumun istirahatı için, affetmektir. Hürriyet bize affetmeyi ve istirahatı umumiyeyi getirecektir. Bunu nefsine yediremiyor, çünkü zulmünün intikamını almak istiyor.
Gördüğü zulümleri nazara vererekten insanlardan destek almaya çalışıyor.
Md: Ben tam anlamadım burayı.
Mn: Tam anlasan zaten şaşardım. Öyle kolay mı? :)
Md: Anlaşılmayacak şeylerle uğraşmaya gerek yok o zaman. :)
Mn: Anlamayı öğrenmek için uğraşacağız.
A: Hürriyet gelince, bundan isteyecekler ki, intikamdan vazgeç. Ama kabul etmiyor. Diğer insanları da kendi arzusuna yönlendirmeye çalışıyor.
İnsanları da hürriyetin aleyhine yönlendirmeye çalışıyor.
Mn: Bu dersi sadece Kürt kavimlerine yapmıyor mu?
A: Herkese söylemek için onları muhatap alıyor.
Mn: Ama bu oradaki insanların çok kolay bir şekilde kandırılabileceğini anlatmak için oluşturduğu bir kitap değil mi?
Md: Sonradan tashih etmiş, bugüne uyarlamış. Mehmet Altan, son konferansta buna bir şerh düştü. Bugünkü zamana da uyarlamak lazım diyor.
A: Evet, herkes için söylüyor. Özellikle Kürt aşiretini uyandırmak için söylüyor. Ama sonra herkese hitap ettiğini düşündüğünden bunu yayınlatıyor.
H: Bir takım insanlar, bu çağda hürriyeti istememek için, hayatlarını verecekler. İnsanlar hür, olsun kendi oylarını kullansın, halk zengin olsun istemiyorlar. Benim beyliğim devam etsin de halk ölsün umurunda değil.
Mn: Münazaratın mentalitesi normal şartlar altında kullanılmaya çok müsait olan Güneydoğu insanların istismar edilmesi hakkında.
Ab: Hocam, Kürtlerin bizden daha kolay kullanılabildiği hakkında neden bir inancınız var?
Ben bugün birine bir şey anlatacaksam, bildiğim insanlara anlatırım.
Mn: Ben kalbimden Kürtlerle ilgili bir olumsuzluk geçirerek bunu söylemedim. Ama Münazaratın, Kürtlere özellikle hitap edilerek yazıldığını duydum.
H: Biraz doğrusu var.
Ab: Tam tersi. adam İstanbul’a geliyor bir işe yarıyor mu? Yaramıyor. Öyleyse, ümit beslediği kendisini anlayan insanlara gidiyor.
Mn: Her yerde ağırlığını koyuyor.
H: Doğuda aşiret reisliğini bizim memlekette görmedim. Doğuda var ama.
A: Mösyö gevezelik nerede Kürtlerde var?
Bu Fransız Kürt değil, herkese konuşuluyor.
Ok: Muhittin Ağbinin bakış açısıyla sen sonucu nereye götürmek istiyorsun?
Mn: Münazarat Güneydoğudaki problemi çözmek için siyaseti doğru bir şekilde yorumlamasıdır.
A: O sırada öyle bir problem yok.
Mn: Hamidiye alayları neden kuruldu o zaman? Bir çok zalimlik olmadı mı? Üstad her yerde ağırlığını koymuş. Önce İstanbuldakilere hitap ediyor. Sonra Kürtlere konuşuyor.
A: Şu cümle:"bir dirhem zararını bin lira milletin menfaatına feda etmeyen.. " sadece Kürtelere mi hitap ediyor? Herkes için geçerli bir ilke bu.
Md: Doğu insanının zaaflarının hürriyetle giderilebileceğini, orada bir üniversite açılması gerektiğini.
A: Sadece Kürtlere yönelik değil, tüm İslam alemine yönelik bir proje bu.
O: O zamanki doğu ile bugünkü arasında çok farklar var. O zaman sınırlar yoktu. Doğu dediğimiz şey, ta Hindistana kadar dayanıyordu. Medrese kavramı o bölgede çok yoğundu. İslam alemine orası bir geçişti. Ora çok farklı bir coğrafya.
Md: Geçiş olmak bir şey ifade etmez. Geçişin sağlam olması önemli.
O: Unsuriyet fikrini ortadan kaldırıp, İttihadı İslam için uğraşıyor burada.
A: Hatta, Batıdan gelecek olan bir anlayışı, İslam kültürünü pekiştererek, alimlerin eline vermek gibi bir tavır var. Batı akımına karşı, önce ilim müsessesinin içinden geçsin, sonra topluma mal olsun. Asıl maksat olarak da, orada söylüyor. İran, Afganistan tüm müslümanları bir çatı içinde toplayıp, İttihadı İslamı temin etmek maksadıyla, Mısıradaki El Ezherin rolünü üstlenecek bir konuma getirmek.
Ezher, Batıdan gelen akımları hep ilk karşılayan merkez olmuştur.
Mn: Gerçek hürriyetin ne olduğunu Kürtlere anlatıyor. Oradaki bir misyonu yıkıyor. Hamidiye alaylarının başındaki adam ne derse o oluyor. Burada söylemiş olduğu, beyler, ağalar tamamen oradaki feodal sistemle alakalı.
Ab: Feodal sistem bu topraklarda çok uzun zamandır var.
H: Cevap vermekten ziyade soru sormak da çok önemli.
A: Bu şekilde bakarsak, bize hiçbir şey söylemez. Tarihte olmuş bir hadise olarak görürsen, o zaman kitabın kapsamı çok düşer. Gerek yok, öyle bir tahlilin içine girmeye.
Ab: Benim gördüüm kadarıyla o zamanın sosyal ve politik durumnua karşı tam bir uyum var. Bir tarikatlar iki ulema sınıfı. Bu adamları yok ettiler. Böyle olunca, toplumsal düzeni, her şekliyle toplumsal grupların rollerin ve mekanların ıaltüst etti. Bu olay ta 3. Selim zamanından başlıyor. O zaman İttihat ve Terakkiciler bu misyonu devam ettiriyor. Üstad bu oluşumu fark ediyor, gidiyor kendi insanına onlara anlatıyor. Bizi buradan vuracaklar diyor, önlemlerimizi alalım, diyor. Önlemlerimizi alabildik mi? Yok alamadık.
A: Bir de üstad İstanbulda batıdan gelen ciddi bir akımın mahiyetini gördü. Bunun Osmanlıda ciddi bir değişeme sebep olacağını da gördü. Buna karşı toplumu uyandırmak için bir tedbir almaya çalıştı. İlk başladığı yer de kendi toplumu olacaktı.

" S- Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhahımız gibi görünüyorlar."
Burada enfusi bir okuma yapmak lazım. Neden her şeye fena diyorsun. Vatan için, din için. Bunlar sanki bizim iyiliğimiz için yapılıyor. Hepsi ubun iddia ediyor.
"C- Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. "
En kötü insan bile zevk için adam öldürdüm demez.
Ya hak perdesi altında bu intikamını yürütür. O adamların zulmünü nazara veriyor. Etrafı karıştırıyor. Böylece hürriyeti umumiyeyi istemiyor. Hep saldırıyor. Bizim Baykalın yaptığı gibi. Niyeti barış olsun değil, maksat muhalefet etmek.
Bir de yanlışlıkla batılı hak görmüş olabilir. Müfsid iki yönü olabilir: Bir kasıtlı, bir de kasıtsız.
"Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mehenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. "
Herkese yaklaşım tarzı o olsun anlamında bu son cümleyi söylüyor. Toplumu uyandırmak teşebbüsü var.
"Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz. "
Alın bir düşünün, tartın. Vicdanı umumi genelde yanlış yapmaz. O yüzden bir kafanızda düşünün. Ölçün.
"Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz."
H: Taklitçiliği de bir yandan eleştiriyor.
Mn: Hucurat suresinde, 16. ayette ... diyor. "size fasıklardan biri haber getirince, tetkik etmeden ona inanmayın" diyor.
A: Burada sadece fasık olmasın demiyor yalnız. O ayete bakan bir yönü var. Ama adam bilmeden yapıyor da olabilir.
Önemli olan, gelen fikirleri taklidi bir şekilde almamak. Peygamberden bile gelen sözleri kabul ederken, önce peygamberin doğruluğuna inanmak için vicdanına danışıyorsun. İnsani olan bir fonksiyonu, iradeyi kullanma fonksiyonunu herkesin icra etmesini sitiyyor.

Hiç yorum yok: