1 Ekim 2010 Cuma

28. Lema "Nefis daima kötü şeylere meyleder"

"

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ

Meali: (Haşiye) "Nefis daima kötü şeylere sevkeder." âyetinin, hem de اَعْدَىعَدُوِّكَنَفْسُكَالَّتِىبَيْنَجَنْبَيْكَ mânâ-yı şerifi: "Senin en zararlı düşmanın nefsindir." Hadîsinin bir nüktesidir.


Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam, başkasını sevmez. Eğer zâhirî sevse de samimî sevemez, belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır ve kusuru nefsine almaz; belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalağalar ile, belki yalanlarla nefsini medh ü tenzih ederek âdeta takdis eder ve derecesine göre مَنِاتَّخَذَاِلهَهُهَوَيهُ âyetinin bir tokadını yer. Temeddühü ve sevdirmesi ise, aks-ül amel ile istiskali celbeder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyayı karıştırır. Akibeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya mübtela olan hisse ve heva-yı nefse mağlub olup, yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Âdeta ders aldığı Amme Cüz'ünü bir tek şekerlemeye satan hevaî bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenatını, hissini okşamak için ve hevasını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enaniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasaret eder.

اَللّهُمَّ احْفَظْنَا مِنْ شَرِّ النَّفْسِ وَالشَّيْطَانِ وَمِنْ شَرِّ الْجِنِّ وَاْلاِنْسَانِ

____________________________________

(Haşiye): Bu parçanın da, herkese faidesi var.

* * *

SUAL: Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennem'de hapis nasıl adâlet olur?

ELCEVAP: Sene, üçyüz altmışbeş gün hesabıyla, bir dakikada katl, yedi milyon sekiz yüz seksen dört bin dakika hapis iktizası kanun-u adâlet iken; bir dakika küfür, bin katl hükmünde olduğundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçiren ve küfür ile ölen bir adam, kanun-u adâletle elli yedi trilyon ikiyüz bir milyar iki yüz milyon sene beşerin kanun-u adâletiyle hapse müstehak olur. Elbette خَالِدِينَفِيهَااَبَدًا adâlet-i İlahî ile vech-i muvafakatı bundan anlaşılıyor.

Birbirinden gâyet uzak iki adedin sırr-ı münasebeti şudur ki: Katl ve küfür, tahrib ve tecavüz olduğu için, gayre tesirat yapar. Bir dakikada katl, lâakal zâhirî âdete göre onbeş sene maktulün hayatını selbeder, onun yerine hapse girer. Bir dakika küfür, binbir Esmâ-i İlahîyi inkâr ve nukuşlarını tezyif ve kâinatın hukukuna tecavüz ve kemalâtını inkâr ve hadsiz delail-i vahdaniyeti tekzib ve şEhadetlerini reddetmek olduğundan.. kâfiri, binler seneden ziyade esfel-i safilîne atar, خَالِدِينَ de hapseder.

Said Nursî
"
amç. burada tezkiye aslında, nefsin tezkiyesi bir başka yerde de, tezkiye etmemektir diye geçer. yani temize çaıkarılmamış nefis. kedini temize çıkaran bu konunun muhatabı olamaz. nefsi emmare olduğunun bilincide okumak lazım.
bir de sevmek, kendi nefsini seven, başkasını hakiki sevemez.

aş. burada arındırılmamış nefsin vaziyetini anlatıyor. temizlenmemiş.

amç. temize çıkarılmamış.

aş. o başka. nefsin kendini temize çıkarması ayrıdır, nefsi tezkiye etmek güzeldir; nefsin kendini tezkiye etmesi farklıdır, kendisini savunması anlamına gelir. bunları karıştırmayalım. burada emmare olan nefisten, yani kendini temizlenmemiş anlamında kullanılıyor.

amç. evet.

aş. şuna vurgu yapmak istiyorum: neden insanın en büyük düşmanı nefistir de, şeytan değildir.

zk. çünkü sürekli içinde var, karıştırabilirsin ruhla nefsi.

aş. fakat asıl nefsi tahrik eden şey şeytandır. niye en büyük düşman nefis oluyor ki o zaman?

ys. şeytanın da başında nefis var. dolayısıyla, nefis her şeyin başında o var.

zk. nefsiniz temiz olmazsa, zaten allahı aksetmez.

aş. şeytanın tesiri yok insan üzerinde.

amç. insanın içinde öyle bir mekanizma olmasa, yani şeytanın yönlendirebileceği bir mekanizma olduğu için şeytan iş görüyor. şeytan aslında evhamla ve şübehatla, tasavvur dediğimiz, hakikati olmayan şeylerle iş görüyor. bunlara uyabilecek motor bir mekanizma nefis. o içinde olduğu zaman, kötülüğe gidebiliyorsun. nefsinin olmadığını düşün, veya nefsini dizgine vurmuş bir insanı düşün.. onun için şeytanlar ordusu olsa ne olur?

aş. şöyle düşünelim. sende bir ayna var. dışarıda pislik var. pislik bunun üzerinde gözüktüğü zaman, ayna kirlenir mi? kirlenmez. nefsin öyle bir fonksiyonu var ki, o pisliği kendinde tevehhüm zannediyor. onu kalıcı ve daim kılan, of enalığı kalıcı yapan şey, nefistir. bir nevi insanı şeytanlaştırdığı için, şeytanın insana tesiri yok, ama senin içindeki nefsin sana tesiri var. dışarıdaki şeyin etkisi, sen gözünü çektiğin anda kapanır. ama nefis, o şeytanın etkisine vücut vererek onu kalıcılaştırır. ayette de, ... diyor. şeytanların vesvesesinden sana sığındıktan sonra ve onun içimde olmasından sana a sığınırım diyor. nefsinnle birlikte, şeytan içinde hazır hale geliyor. ötekisi sadece vesvese verip gidiyor. sen kulağını, yani nefsini susturdun, o bir şey yapamaz. ama nefis açıldı, şeytanın vesvesesi içine girince, nefis şeytan vazifesi görüyor. onun yanında bulunması, nefis vasıtasıyla olur.

o yüzden en büyük düşman nefistir. ötekinin tesiri yok, terakkiye de vesiledir. musibeti musibet olarak gösteren de nefistir. musibeti, musbiet olarak gören, yani allahın kötü bir şey yaptığını tevehhüm ettiren nefistir. insanın nefsini sürekli temizlemesi lazım ki, şeytana karşı kapansın, öylece şeytan içinde icra görevi yapamasın.

niye tezkiye ediyoruz? nefsi temizlersen, o aynada, pislik yansımaz. şeytanla olan irtibatı işlemez hale getiriyorsun.

mn. yalnız nefis her zaman şeytanı dinlemez mi?

aş. evet dinler; ama tezkiye edilmiş nefis şeytanı tanır. kimden geldiğini tanıyor. rabbinden mutmain olmuş kişi, hiç şeytanı içeri bile sokmuyor.

bu mesele çok önemli. aslında münafıklık... kafirin tavrı bellidir, ama müminler içinde münafık, nefisle olan ilişkisinden belli olur.

"Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam, başkasını sevmez"

bu çok önemli bir söz.

amç. asrımızda hep tartışılan, sevgisizlik ve şefkatsizlik, enaniyet asrının yansımaları. ya anasını testereyle doğruyor, ya çocuğu doğar doğmaz kuyudan aşağı attı. akılların kabul edemeyeceği şeyler, çok sıradan olmuş. bir kadın programında denk geldi, öyle olaylar çıkıyor ki, aklın hayalin durur. bir insan evladı bunları yapar mı, diyeceğin olaylar. belki çağlar boyu, bu kadar ağırı görülmemiştir. o da neden?

aş. peki neden sevmez?

bu hedonizm, bu asrın hazcılığa dönüşmesi, haz eksenli hayata dönüşmesi, nefisçilerin firavunculuğunun göstergesidir. insanlar, "sevgilisini çok sevdiğini" söylerken, bile aslında ondaki hazzını seviyor. sözde hayatını feda edecek derecede iltifat gösterir, ama asıl istediği o hazdaki o aşırı tiryakilikten odlayı, onu almasa ölecek gibi. bu zamandaki fedakarlıkların özünde, nefsine aşırı derecede tapma var. bunu da burası formüle etmiş. hazcı bir toplumun, bencil, firavunlaşmış bir kişiliğin formülünü veriyor. hususen, münafıklarda daha bariz olan bir hastalıktır bu.

ys. kıyamette her şey zirvede tecelli ediyor ya, orada, cenabı hak, mücrimden bahsediyor. hz. ebubekir, vücudum o kadar büyüsün ki, hiç kimse giremesin derken; mücrimse herkesi kendi nefsine feda ediyor. mücrim insanlar, o gün, evlatlarını feda eder, kendisi kurtulmak için cehennemden. mücrim: büyük cürüm işleyen demek.

aş. en büyük cürüm de, nefsine tapmak demektir.

kendisi manevi bir cehennem yaşıyor. sınırlı bir zevk yaşıyor. o zevk içintüm dünyayı feda edecek derecede bir tavra girer. zaten üstad milliyetçiliği anlatırken, kendi ortak menfaatini gördüğü için, milliyetçi olur diyor. ama yeri geldiğinde onu dahi feda eder.

amç. iştera ifadesi var. reşid ağbi, münafıklarda görülür derken, şöyle anlamamak lazım: her münafıkane davranış eşittir münafık değil. riya mesela münafıkane bir tavırdır. menfaatin peşinde koşmak da öyledir. onlar katmerleşirse, insanın münafık olma ihtimali yükselir.

ys. fakra övgü diye bir kitap var. nefis, doğası itibariyle münafıktır, demiş. menfaati neredeyse oraya gider.

amç. bir başka yerde de, siyaset, nefsi emmarenin tavranı çok benzer. o yüzden, söylediğinin aksidir.

hidayeti terk edip, dalaleti aldığımız, fıtratımızın iktizasıdır, ihtiyarımızda değildir, der bunlar. ne yapalım, pis nefis, diyerek suçluyorlar ya. bu mazaretin reddine işarettir. kuran onlara diyor ki: cenabı hak sizlere uzun bir ömür vermiştir. sen nefsini tezkiye et, ruhlarınızda kemalat istidadını bırakmıştır. hidayetin çekirdeğini vicdanınıza dikmiştir. halbuki sizler, saadete bedel, fani menfaatleri ve dünyevi lezzetleri alıyorsunuz. demek sui ihtiyarınızla, dalalet mesleğini ihtiyar ve tercih etmekle, fıtri hidayetinizi bozarak, zarar ettiniz. münafıkların iki hüsrana maruz kalıdklarına şehadettir. birincisi, dalalettir. kincisi, hidayeti kaybediyor, fıtri olanı kaybediyor.

aş. bir insan kendi nefsine toz kondurmuyorsa, yani tezkiye etmiyorsa, o insanda kendi benine karşı çok ciddi bir muhabbet vardır. her meselede, kendi nefsine tozkondurmuyor. sen kırdın diyor, kendisi kırdı demiyor. sen beni eleştiriyorsun, ama bir sürü insan da yapıyor. nefsi sürekli temize çıkarma tavrı var, ama temizleme yok. kötülüğü emreden yönünü temizlemiyor.

zk. biz önceki haftaya bağlayabiliriz. iyyake nabudu. bu adam bu kökten geliyor, yerine biz insan oğlu olarak düşünmemiz lazım. adam yahudi veya hirstiyan ne fark eder? hiç. resulullah hariç herkes kafirdi; ama o herkese insan olarak davrandı.

aş. ikinci söz çok ilginçtir. nazarla ilgilidir. eğer allahı seviyorsanız, bana ittiba ediniz. yani muhammed asm. eğer ittiba etmiyorsanız, sevmiyorsunuz demektir. ilginçtir, üstad da insanın nefsani mi rahmani mi davranıdğının ölçüsünü, ben mi diyor, sen mi diyor, ile belirtiyor. ha sen yemişsin, ha o yemiş ne olacak? birisi, allahın nimetini tadıyor. ötekisini önceleyen, kendi nefsini tezkiye etmiş demektir. bir insan niye başkasının nefsini kendine tercih etsin. ancak allah rızası için, iman dışında başka bir şey olamaz. imanın göstergesidir. iman etmeyen niye, başkasına karşılıksız versin.

zk. israiloğulları mısırdan çıktıkları zaman, allah onlara nimet verdi. ama onlar kendi ektiklerini tercih etti.

aş. ben yaptım, diyebilecek böylece.

zk. misal çay. yeşil çay, gelse adam bunu içmeyecek. amerikada, tüm danyadan insanlar geliyor. kendi ülkseinde bunları yemiyor; ama amerikada helal olsun kabul ediyor, hepsini yiyor. bir türk, arabın yemeğini yiyecek. ama helal olsun.

ys. allahın indirdiğine tabi olun, dendiği zaman, bize indirilene tabi oluruz. indireni boşver, önemli olan biziz, gibi bir tavırları var.

amç. bir de ağbi, insan nefsini niye seviyor? oraya da bakmak lazım. insan kendine en yakın olanı sever. çocuğunu seversin, bana en yakın o. annesini niye sever? bana en yakın o.

ys. fıtri bir kural. insanın kendini koruması lazım. kaderi olarak, ...

amç. şerleri def ederek ve menfaatleri çekerek, kendi nefsini koruması lazım. risale diyor ki: madem kurbiyet için seviyorum diyorsun, ama şulenin zeyli bölümünde diyor ki: nefsine olan muhabbeti icap ettiren, nefsin sana olan kurbiyeti ise, halıkına muhabbetin daha fazla olmalıdır. çünkü nefsinden, o daha karibdir. evet, senin fikrin, halıkın nazarı, ilmi altındadır.

üstad diyor ya, mahiyetini bildiğim ama isim veremediğim hasseler var. yaika gibi. bir de bir olgu var dediği ama anlayamadığı şeyler var ki, onlar halıkın nazarı ve ilmi altındadır.

aş. senin kendi nefsinde ihata edemediğin şeyler olması, senin nefsinden uzak, Rabbinin onlara yakın olması demektir. o yaratmış.

amç. demek nefsimizi yakınlık itibariyle seviyorsak, rabbimizi nefsimizden çok daha fazla sevmemiz lazım.

ys. tüm dünyada islam artık kabul edilmeye başlıyor. imtihan nerede olacak, bu duurmda, islam tüm evlere girse bile? bunla ilgili bir hadis var: savaşlar olacak. insanlar iki çadıra ayrılacak. iman çadırı ki, içinde hiç nifak yoktur. bir de nifak çadırıdır ki, içinde hiç iman yoktur.

aş. niye kendi nefsini seven, başkasını sevmez. adam müslüman, ama kendi nefsini seveiyorsa, başka kimseyi sevemez, içinde nifak vardır.

beni israilin son dönemi tamamen münafıktır.

onun psikolojik bir yöntemi var. adam sürekli onların dinine tapınmaya alıştığı için, hürriyeti bir türlü algılayamıyor.

amç. adamın fıtratı bu. adamlar asırlardır anlaşmayı bozmaya odaklanmış. karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu, sözü var ya. karamanoğlu o kadar bela olmuş ki. yıldırım beyazıdın çürümeye başlamış cesedini çıkarıp, yakmışlar. o derece öfkeliler. osmanlı onlara demiş ki: bak ben avrupayla savaşayım, konya tarafı sende kalsın. seninle bir anlaşma yapalım. ama şöyle yapalım: göğsümüze kuran koyalım. öbürü de iki tane kumru koyuyor. yemin ediyorlar. tam çıkarken, döneceğiz onları öldüreceğiz, diyorlar.

israilin yahudi milletinin tavrı da, o karamanın koyunu gibiler. yahudileşmek dediğimiz şey, aslında o nifak çadırının içine girmek. ayet miydi? namaz kılan imansızlar diye kitap var.

aş. biz de yahudileşmedikçe kıyamet kopmayacak.

ys. mesela mehdi meksikadan gelse, onu kabul edebilir miyiz?

"Eğer zahirî sevse de samimî sevemez, belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever."

aş. menfaatiyle çatışdığı zaman, nefsini tercih eder. kadınlar da bu daha çok olur, kendi kuralıyla, sünnet örtüştüğü zaman, mesele yok. ama çatıştığı zaman, kendi kuralı önde gelir. ondaki menfaatini ve lezzetini sever. ben birini biliyorum, üniversitede, kız için az daha arabanın altına atacak. kendisi ahlaksız bir adam; ama ondaki menfaati için neredeyse kendini atacak. seviyormuş gibi olsa da, sevdiği aslında menfaatidir.

"Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır ve kusuru nefsine almaz"

Sen onu beğen, onu cömert gör istiyor. O çıkarı için ne yapması gerekiyorsa, onu yapmaya çalışıyor. Dindar da olur. Adam dindar, müşteri olsun da ne olursa olsun, diyor.

Çok pozitif bir şeymiş gibi davranıyorlar. Özellikle batı medeniyeti. sevmiyor seni, ama "sevmiyorum" demiyor. iltifat ediyor.

yy. o eğitimi alıyor adam. onu orada değil, bireysel ilişkilerde ona bakmak lazım. yoksa, markete gittiğinde gülümsemesine bakmamak lazım.

ys. pratik hayatta bizim gülümsememiz isteniyor. ama biz somurtan insanlarız.

aş. o ayrı. adam inanmadığı halde iltifat ediyor.

adam patronsa, şöyle diyeceksin. inanmadığın sevmediğin bir insana, menfaatin için, söyle. menfaat eksenli bir düşünce empoze ediliyor.

ir. batı medeniyeti, menfaat eksenli bir medeniyettir diyebilir miyiz? yani karın azami artırılması üzerine kurulmuştur. bir eşyadan, insandan en fazla nasıl istifade edebilirim.

"Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır ve kusuru nefsine almaz; belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalağalar ile, belki yalanlarla nefsini medh ü tenzih ederek âdeta takdis eder ve derecesine göre مَنِاتَّخَذَاِلهَهُهَوَيهُ âyetinin bir tokadını yer. Temeddühü ve sevdirmesi ise, aks-ül amel ile istiskali celbeder, soğuk düşürtür."

aş. bu zamanda, hakikaten, reklamlara bakın. şunu yap, başkası çatlasın. havanı at. bunlar insaniyet dışı şeyler. başkasına markanı göstererek hava atıyorsun.

amç. o bir şey değil. nike şunu diyor: önce kendin ol, diyordu. şimdi amansız ol, diyor. insafsız yani. acıma. vahşeti pompalar şekilde. hava atmayı, öyle bir hale getir ki, adam yerin dibine girsin, ben adam değilim, desin. iş artık onurla ilgili bir yere gelmeye başladı.

ys. tecavüz sahnesini ballandıra ballandıra reklamını yapıyorlar. sadece kuvveti şeheviye yeterli gelmiyor. kuvvei gadabiyeyi de meczediyorlar.

aş. şehevet var, ama tecavüz suretinde. tecavüz sahnesini bütün türkiye seyrediyor, diye yansıtıyorlar. tüm türkiye, bu sahneye kilitlendi. hadi öteki tarafta, şehvet vardı. şimdi bir de gadabiyeyi de ekliyorlar.

amç. cennetle müjdelenecek, az sonra. yarışma programlarında, 200 bin lira kazandım diye seviniyorlar. adam sanki, cennetle müjdelenmiş.

aş. insanların ilgi ve merak alanı, nereye geldi. mesele bu.

amç. aslında öyle de değil. önemli göstertme alanı nereye geldi. adamlar bilmiyor ki, çok önemli sahne diye lanse ediliyor, ama demiyor ki, başında az sonra böyle bir sahne gelecek diye söylemiyor.

aş. insanlar nazarında kıymetli olan şeylerle ilgili bir hadis var. bir gün gelecek, insanlar haksızlık yapacak, diğerleri de susacak. daha da beteri var: insanlar susacak, haksızlığa karşı. hakla batıl karışacak. iyi hasletler kötü olacak, kötü hasletler iyi olacak.

amç. bir de şu yazıyor:bütün lezzetlerin kaynağı nefistir. risalei nur neden etkili sorusuna üstadın verdiği cevap da, buradaki iki sevme sebebiyle çok ilişkili. lezzetin içinde ayn-ı elemi göstermesiyle. eski eserler, o anda elemi göstermek yerine, uzaktaki elemi göstermek suretiyle yaklaştıkları için, adam diyor ki, varsa var, zamanı gelmeden tövbemizi yaparız diyor. risalei nur, o lezzeti aldım zannetiğin anda, acı olduğunu gösteriyor.

aş. kaç insanla görüştüm, "elemsiz lezzet imandadır" deyince, hep insanlar çarpılıyor. hep diyorlar: bir nameşru lezzetin arkasından elem gelmediğini görmedim ben diyor. dinsiz insanlar bunu diyor. elemin gerçek kaynağı lezzettir aslında. cennet olmasa, cehennem olmaz. parasını kaybeden adam üzülür. asıl lezzetin kendisidir problem. eğer ahiret yoksa, kaybetmenin acısı o anda adamı yiyor. her şeyi burada yapmaya çalışıyor.

"Hem amel-i uhrevîde ihlası kaybeder, riyayı karıştırır. "

bu söyledikleri, müslümanlar içindi, bunu söylüyor.

"Akibeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya mübtela olan hisse ve heva-yı nefse mağlub olup, yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. "

yatıyor. ceza olarak bin sene ceza veriyorlar. akıbeti görmeyen. nefsin ömrü bir andır, ve o anda mevcut olmak ister. ruh ise bakidir. o yüzden ruhun lezzeti, ruhun gıdasıdır baki olacak olan. insanın namazını inkar etmemesi, bunun göstergesidir. adam dinsiz oluyor, ama çocukken kıldığı namazdan lezzet alıyor. çünkü o bakiydi. öte taraftan, nefis anlık yaşar.

ys. zaten imtihanın en son noktası. hidayetin allahtan olduğuna inanırız. iman bile allahın nimetidir. mutezile diyor ki, büyük bir nimeti insana bağlamış, diyerek çirkinleştirmiş formülü, diyor. bir hadis var bununla ilgili: dört kişi getirilir. birisi, çocukken, birisi ihtiyarken, birisi fetret döneminde vefat etmiş. allah cehenneme merediyor, çıkar bir parçanı diye. sonra o kişilere hitap ediyor: ben kullarıma peygamberler gönderirdim, onların bir kısmı inandı, bir kısmı inanmadı. ben de kendimin size elçisiyim. girin bakalım şu cehenneme diyor. diyorlar ki: yarabbi biz nasıl gireriz oraya. bir kısmı da doğrudan atıyorlar kendilerini cehenneme. allah diyor ki, siz beni yalanladınız. girin cehenneme. ama beni iyi tanıyanlar, siz de alın cenneti. allah, ben kulumun zannı üzereyim diyor.

aş. nefis baki olana değil, anlık olana sahip çıkıyor. o aslında kapıcı hükmünde, dilde takılıyor dildeki lezzetin çok önemi yoktur, asıl bedene giren lezzet esastır. dile nispeten, bedenin ihtiyacını karşılayan lezzet çok daha kalıcıdır. ruh da öyle. bedenin lezzetine nispeten, ruhun lezzeti kalıcıdır. ama nefis varlığını o anda görüyor, çünkü kendisini anlık ibr varlık olarak görüyor. kendisine allahtan bağımsız bir varlık veriyor. müstakiliyet isteiğidir, nefsi kendine sevdiren. ben olmak istiyor. bunun çok büyük bir hikmeti var. cenabı hakkın şirki reddetmesi, vahid olduğunun göstergesi açısından önemlidir; ama nefis, o cenabı hakka ait olan vasfı kendine atfediyor. ben varım, diyor. varım, demekle ilahlaşıyor. varlık sadece kendi zatında allaha aittir. diğerleri, mümkindir. ben anlık bir şeydir. bana verilmiş, deyince, yaratıcıya bağladığın için, baki oluyor. nefis, buna razı değil, beni yok etmeye razı değil. o yüzden lezzet içinde elemi gösterir üstad. lezzet gittiği anda, elem çekiyorsun.

amç. bir de zaman algısını yıkıyorsun orada. dünyanın bitişiği algısı. doğrusal bir şey değil ki, bu. 10 sene, 100 sene sonra diye bir şey yok. sen o anda cehennemi yaşıyorsun.

aş. benlik denilen şey, sürekli olan bir şey değil. varlık nedir?

ys. cihadın yerine istiklali yerleştirdiler. yahudilerin yaptığı da buydu. kelimelerin anlamlarını bozuyorlar. müstakil olmak o kadar önemli bir şey değil. atatürk olmasaydı, ben köle olacaktım, diyor adam.

amç. serbest diyoruz biz. serbest, başı bağlı demek. sen nefsinin başını bağladığın zaman, serbest olursun. hakiki serbestlik, nefsin başını bağlayıp, ruhu özgür bırakmaktır. ruh o zaman en büyük istiklali kazanır. bir an bile intisap, sonsuz bir varlıkla irtibat kuruyorsun ya, sonsuz hükmüne geçiyor.

Hiç yorum yok: