26 Kasım 2010 Cuma

15. Şua 9. Kelime

"Dokuzuncu Kelime: آمِينَ dir. Buna kısacık bir işaret:
Madem نَعْبُدُ نَسْتَعِينُ deki "nun" üç cemaat-ı azîmeyi, bilhassa
âlem-i İslâm câmiindeki muvahhidîn cemaatini, hususan o vakit namazda bulunan milyonlar cemaatini bize gösterip bizi içlerinde bulunduruyor ve dualarına ve söylediğimizi aynen söylemeleriyle tasdiklerine ve bir nevi şefaatlerine hissedar olmamıza yol açıyor; biz dahi bu "Âmîn" kelimesiyle, o cemaat-ı muvahhidîn ve musallînin dualarına yardım ve davalarına tasdik ve şefaatlerinin ve istianelerinin makbuliyetine o "Âmîn" ile bir rica etmemizle, bizim cüz'î ubudiyet ve dua ve davamızı küllî, geniş bir ubudiyete çevirip, küllî, umumî rububiyete mukabele ettirir. Demek uhuvvet-i îmaniye ve vahdet-i İslâmiye sırrıyla, her namaz vaktinde âlem-i İslâm mescidinde milyonlarla efradı bulunan bir cemaatin rabıta-i vahdet itibariyle ve manevî radyolar vasıtasıyla Fatiha'daki "Âmîn" külliyet kesbeder, milyonlarla "Âmîn"ler hükmüne geçebilir
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
* * *
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
"

aş. "Biz sana ibadet ederiz"deki biz neyi ifade ediyordu? Her bir insan vücutta 70 trilyon hücre var. Bunun altında sayısız parçacıklar var. Her biri tesbih ediyor. Kendi yapabileceğinin çok çok üstünde kasıtlı faaliyetlere vesile oluyorlar. Dolayısıyla ben bir Mazımın, Muktedirin memuruyum diye zikir yapıyor. Dolayısıyla insanın her bir zerresi ve o zerrelerin mürekebinden oluşan hücreler, organlar hepsi kendi yaratıcısını zikrediyor. Ben de bunun bilinciyle, hepsinin ubudiyetini tasidk etmek manasında "na budu" diyorum. Yani benim vücudumdaki tüm zerreler sana ibadet eder, ben de şahidim buna, der.
Bu birinci anlamıydı.

İkincisi, alem veya ehli islamın hepsi, Allaha ubudiyet ediyorlar, namazda. En başta Kabenin etrafındaki halka. O halka genişleye genişleye, hem zamansaml hem de mekansal olarak genişleyerek, sana ibadet ederiz diye ilan ediyorlar.

Üçüncü olarak, daha külli bir manada, tüm kainatın tüm zerratı, ve tüm parçaları, her biri, bizi bu şekilde yöneten Rabbimizi zikrediyoruz, ona ubudiyet ediyoruz diye ilan ediyorlar.

Burada "dualarına ve söylediğimizi aynen söylemeleriyle tasdiklerine ve bir nevi şefaatlerine hissedar olmamıza yol açıyor;" diyor ayrıca. Neden şefaat kelimesini kullanıyor? Tüm ehli iman diyor ki, biz müminleriz, bu kainatın sahibinin memurlarıyız. Dolayısıyla, benim tek başıma söylediğim "nabüdü" sözünün derken, kim şahittir denilince, diyorsun ki: başta vücudum, sonra tüm ehli iman bu sözümü tasdik edicidir, şefaatçidir; sonra hatta tüm kainat şefaatçidir. Yaptığın işi anlamlı kılmak anlamına geliyor bir bakıma şefaatçi. Senin o ifade ettiğin mananın doğruluğunun hak olduğunu tastdik etmek manasında şefaatçidir. Resulullah nasıl şefaatçi olacak? Bizim istediğimiz şeylerin hak olduğunu söylemek manasında şefaatçı olacak. Yoksa bize torpil geçilecek değil. Cenabı Hak, ona sorduğunda, o da mı seninleydi, diye sorduğunda; evet o da benimleydi, diyecek adeta. Resulullahın şefaatçı olmasını istiyorsak, veya onun şahsı manevisini temsil eden alemi islamın şefaatçı olmasını istiyorsak, onların ilan ettikleri hakikati biz de ilan edeceğiz ki; onlar da evet o da bizdendir, desinler.

aö. şefaatin özellikle günahkarlara olması ne anlama geliyor?

aş. çünkü büyük günahlar yapan bile, resulullahın şefaatine özellikle ihtiyacı olacaktır. diyecekler ki, seni biz nasıl tanıyacağız, büyük günah işlerdin. Resulullah diyecek ki, ben buna şahidim.

içki ve zina büyük günahtan. sahabeden içki içen biri var. resulullah der ki, o allah ve resulunu sever, ona dokunmayın, der. yani şefaati, ümmetinin büyük günahlarını işleyenlere yöneliktir. onların kendisine olan salavatını işitiyor.

şefaat iman eden kişilere yöneliktir. allahım, ben senin o sevdiğinin yolunda gidiyorum, diyen insanlara yöneliktir.

---
önemli olan burada insanın niyet olarak ait olmak istediği şeyi belirlemesidir. biz bunlardan olmak istiyoruz.
---
ruh nasıl terakki eder?
mesela meyveyi yediniz, bedeniniz terakki etti. fakat meyvedeki ikramı görüp allaha şükrettiniz veya o meyveyi allah rızası için bir başkasına ikram ettiniz, o zaman ruhunuz terakki eder. biz ruhumuzu önceleyeceğiz. maddiyatla muhatap olurken bile, orada ruhumuza bakan yönüne bakacağız.
---
aci. ruhu beslemek var ya, bu sözle kastedilerek olacak bir şey değildir. sen güzel bir şeye bakarken, güzel düşünürsen zaten ruhu beslemiş olursun. ama "ruhumun besleyeyim dersen" olmaz.

Hiç yorum yok: